Şair şiirce,
“Bir yol ayrımındayız artık
bitirdik yanlışları ve yanılgıları
kalbimizi fırtınalarla yeniledik”
diyor, ama biz yaşama bakınca şairin durduğu yere varabilmek için daha çok yol yürümeliyiz. Belki bilmemekten belki de bildiklerimizi hayata yansıtamamaktan hep aynı yerde dönüp duruyoruz. Mahir Ergun’un, “İktidar İlişkilerinin Örgütlenme Süreci Olarak Devlet ve Demokratik Toplumun Fethi” altbaşlıklı “Ya Devlet Ya Demokrasi” kitabı günümüzün en önemli sorununa bizi farklı bir bakış için hazırlıyor.
Aslında devleti de demokrasiyi de biliyoruz, hepimizin tanımları üzerinden yaşamı yorumluyoruz. Ancak her şeyin değiştiği gibi bu terimlerin anlamları da değişiyor ya da gelişiyor. Daha düne kadar “antifaşist, antiemperyalist, antişovenist hatta antioligarşik” ilkelerimiz vardı, bugün artık onların yerini barış, çevrecilik, kadının beyanının benimsenmesi, küresel ısıtmaya karşı olmak, savaş karşıtlığı gibi birçok ilke aldı. Önceki ilkeler temel olarak dursa da önceliklerini yitirdi. Demokrasi belirleyiciliğini hemen her ilke üzerinde koruyor. Her ne yaparsak yapalım önce demokrat olmak gerektiğini kabul ediyoruz.
Peki, demokrasi, demokrat mı?
Hayır, tabii ki değil. Mahir Ergun, benim anladığım kadarıyla demokrasinin demokrat olabilmesi için devleti anlamamız gerektiğini vurguluyor. Bir sınıfın diğerleri üzerinde egemenlik kurması anlamına gelen devlet, demokratik olabilir mi? Bu sorunun yanıtını da sayfaların arasından süzmek mümkün. Ben bir adım ileri gidip “demokratik sosyalizm” terimini/tanımını tartışmak istiyorum.
…şimdi eğri oturup doğru konuşmalıyız. Kitaplar yol gösterir, o yolda yürümek ise bizim sorumluluğumuzdur. Nasıl ve nereye yürüyeceğimize biz karar vereceğiz; zamanına da, zeminine de… O zaman kasap çengeli örneği bir soru işareti daha çıkıyor karşımıza: Değişim yasası yürürlükte olduğu sürece her şey değişecek ve yeni terimler çıkacak ortaya, o zaman ne olacak? Haklısınız, bilimsel bakış böyle bir şey; düne kadar doğru olan dediğiniz bugün yanlış olabilir ve siz hemen yeni bilimsel temeli kabul etmelisiniz.
Devleti yönetenler bir dediklerini, hemen ertesi gün yalanlayan açıklamalar yaptığında bilimsel değişim diye kabul etmeyeceğinizi biliyorum, devleti bu çerçevede ele almak gerektiğine inanıyorum. İşte Güney Kore’de sıkıyönetim isteyen devlet başkanına kendi partisi bile karşı çıktı, darbe büyümeden tarihin çöplüğüne kaldırıldı. Tabii ki nedeni niyesi tartışılacak ve bir sonuca varılacak.
Bizim ülkemizdeyse egemen erkin barınmadan beslenmeye, sağlıktan eğitime dek bütün temel insan haklarını (ve bunlara bağlı olarak sendika, sosyal güvence, anayasal hakları da kuşkusuz) çiğnemesine karşı çıkmak tek çözüm olarak görünüyor.
Ya Devlet Ya Demokrasi
Mahir Ergun
Siyaset, Felsefe
Belge yayınları, Haziran 2024, 112 s.