14 Şubat, gençliğin ateşiyle hep Sevgililer Günü olarak kutlanıyor. Muhakkak ki, sevgililik önemli ve hepimiz de biliyoruz, aslı bir güne sığmaz. Egemen güçlerin elinde ve siyasal iktidarın güdümündeki kitle iletişim araçları, o günü sadece alışverişe zorlayan sözcüklerle, reklamlarla gündemde tutuyor. Oysa aynı gün, aynı şekilde “Öykü Günü”.

Yıllarını cezaevlerinde geçirmiş, siyaseten bir büyüğümüz “Siyasetle değil edebiyatla çok daha başarılı oluruz, dünyayı ve toplumu değiştirmekte” deyince, sanatın önemini, gücünü bir kez daha vurgulamak gerektiğine inanıyorum. Ülkede ne toplumsal ne de siyasal muhalefet var. “Boş tencere iktidar devirir” sözü anlamını yitirmiş, bunca açlığa, hayat pahalılığına, işsizliğe, çevre bozulmasına, ses ve ışık kirliliğine, ileri gidelim Anayasa’nın bile uygulanmamasına ses çıkartmadığımıza göre başka bir yol bulmalıyız. O büyüğümüzün sözünün doğrultusunda sanatın her dalıyla, her alanda, her zaman el ele, iç içe olmalıyız. Zaten günün gündemiyle olduğu kadar siyasetle de ilgilenmiş olacağız, ister istemez.

Gece Yarısı Mavisi

Geçen yıl doğanın kucağına yatıya giden Füruzan’ın, dergi sayfalarında kalmış, kitaplarına gir(e)memiş on altı öyküsünün yer aldığı “Gece Yarısı Mavisi”, son kitabı –ki, ben çok sevmiştim- “Akim Sevgilim”in (https://sonhaber.ch/akim-sevgilim/) ardından edebiyatseverlerin hemen ilgisini çekti. “Gece Yarısı Mavisi” 1956 ile 1962 yılları arasında, Seçilmiş Hikâyeler, Türk Dili, Yenilik, Pazar Postası, Yeditepe, Dost dergilerinde yayımlanmış öykülerini içeriyor. Hemen söylemek gerekir, Füruzan, evlendiği Turhan Selçuk’un karikatürlerini desen olarak değerlendirmiş (dergi sayfalarında da var mıydı, yoksa kitapta mı kullanılmış, bilemedim).

Her ne kadar, birçok kitap üzerine, topluca yazmayı düşündüysem de, sanırım ağırlık Füruzan’ın bu öykü kitabında olacak. Yazarlar öldükten sonra, dosyalarının arasından çalışmaları çıkabiliyor. Bir kısmını gerçekten yayınlanmış görmek istemediği için tuttukları biliniyor, bir kısmının ise birçok nedenle yayımlanmasına fırsat bulunamamış olabiliyor. O kitapların yayımlanması konusu epey bir tartışma nedeni. Çocuklarının ya da varislerinin belki de tecimen bir kaygıyla, yazarın yayımlanmasına izin vermediği kitapların yayınlanmasını istemesi etik anlamda doğru bulunmayabilir. Ben, her ne olursa olsun yayımlanmasından yanayım. Hem yazarın da sakladığı (taslak bile olabilir kuşkusuz) kendince bir değerdir. Kaldı ki, bunlar daha önce dergi sayfalarında yer almış, neredeyse 70 yıl önce. Metin Celal’in, “Füruzan’ı ikna edemezdiniz” yazısına, en tam da bu nedenle katılmıyorum. Kaldı ki, Füruzan’ın “Gece Yarısı Mavisi” gerçekten çok güçlü, derinlemesine anlamlar içeren, dahası kadın erkek ilişkilerinden sosyoekonomik düzeye kadar günümüzde de geçerli olan öykülerden oluşuyor.

Turhan Selçuk’un çizgileriyle yepyeni bir düş(ünce) dünyasına sürüklüyor okuru bu öyküler.

İki kitap daha…

Dünya Öykü Günü 2025 Bildirisini İlhan Durusel yazmış, bakın sonunda ne diyor: Öykücülük ölen insanlığı,  kurtarma çabasıdır, çünkü bitirilen her öyküyle yenilenir, yeni biri oluruz; yeni bir şey doğurmuşuzdur. Okuyan şenlensin, yenilensin, gönensin diyedir. İsteriz ki herkes yazmaya çalışsın, öyküye çalışsın. Çalışsın ki fizik, kimya, biyoloji, matematik, sosyal ve beşeri bilimlerin hepsini öğrenebilsin, sadece dil ve edebiyat değil. Çünkü öykü yüceltir. Öykücü yücelir okurlarla. Okuyun, yazın; ne yazarsanız yazın, yazacak konu bulamazsanız adınızı, adınızın hikayesini düşünün. Kendi adınızla başlayın, esirgeyici ve bağışlayıcı olun, ki hayat hakikati, hakikat de daha iyi bir hayatı yaratsın. Öykülü günler dilerim yazanlara, okuyanlara, kıymet bilip okuduğunu başkalarına anlatanlara.” katılmamak elde mi?

O zaman, muhakkak birçok yazarın birçok öyküsünün adını vermem gerekir, ama inanıyorum ki siz(ler) onları bulursunuz. Murat Yalçın, “Dalga Boyu”nda, bir öyküsünü “Sorsa, fırtınaya tutulmuş ağaç gibi tıpır tıpır dökülürdüm o gece” cümlesiyle bitirmiş. Müthiş bir metafor, inanılmaz bir düş(ünce) gücü… Bu son cümlenin efsunlu anlamıyla uçun enginlere…

Gökhan Yılmaz’ın, dumanı üstünde, “Tüm Müdahalelere Rağmen” öyküleri, kurtarılamayanlara, kurtulmak istemeyenlere ithaf edilmiş… Okuyacağım.

“Gece Yarısı Mavisi”, Füruzan, Yapı Kredi Yayınları, Ocak 2025, 110 s.

“Dalga Boyu”, Murat Yalçın, Yapı Kredi Yayınları, Eylül 2024, 145 s.

“Tüm Müdahalelere Rağmen”, Gökhan Yılmaz, Yapı Kredi Yayınları, Şubat 2025, 74 s.

(Bu yazı Son Haber'de yayımlanmıştır)