Sahi, insan neden büyür? Hele de bizim gibi az geliştirilmiş, ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel, ekolojik sorunları olan ülkelerde…

Oğlumuzun bebekliğinden başlayarak neredeyse her gün kitap aldık ona. Müthiş güzeller, çok renkli, ilgi çekici… hatta tüylü bir şeyi anlatıyorsa sayfada tüylü bir kumaşın olduğu, toprak sözü geçiyorsa toprakla sıvanmış, ayna diyorsa -en tam olmasa da- ayna gibi yansıtan bir metalin bulunduğu denli ilginç.

Anneannesi, “çok güzel, biz hiç böyle bir kitap görmedik” diyordu, hoş biz görmüş müydük? Şimdiki çocuklar şanslı, çok şanslı. Birçok şeyi anında bulabiliyor, öğrenebiliyorlar. Oğlumuza ansiklopedi, sözlük bakmayı öğretmiştim, gereksizmiş artık. Abecesel sıra gerekmiyormuş, dilediğinizi yazıyorsunuz bilgisayara (klavye bile kalkmış, ekran üzerinden) anında (annem lahzada der) önünüze seriliyor onlarca örnek. Tabii ki, sanal dünyayı da çöplüğe çevirmeyi becerdiğimiz için doğrusunu seçmek gerek.

Peki, doğrusunu nasıl seçeceğiz ya da çocuğumuz nasıl bilecek hangisi doğru? Kitaplarla tabii. Kitaplar bize hep, ama hep doğruyu gösterir.

Okulların yarıyıl tatili geliyor ya, yayınevleri birbiri ardına çocuk kitapları yayımlıyor. Ben gözlerimi alamadım, hepsini okudum (kalanları da bu yazıyı bitirir bitirmez okuyacağım). Öğrenecek ne çok şey var! Örneğin, iklim değişikliği… Herkesin dilinde, küresel ısınma (ben de apaçık radyo gibi ısıtma diyorum aslında), herkesin dilinde kuraklık… ama kuraklıkla birlikte seller yaşanıyor bardaktan, ne bardağı kovadan boşalırcasına yağan yağmurlarla… Neden? Niye? Nasıl geleceğiz (ya da gelebiliriz) üstesinden? Yok mu çözümü? Çocuklara mı yıkacağız onun da ceremesini?

Yapay zekâ da var, her şeyi bilirmiş, her şeyi yaparmış… Nasıl bir şey ki! Öğrenmeli… Teknoloji göz ardı edilecek bir şey değil ki! Okullarda (ister özel olsun ister devlet) birçok bilgi es geçiliyor, özellikle de bilimselse. Biz öğreneceğiz elbette, çalışıp çabalayarak, söke söke. Gelecek bizim çünkü.

Yukarıdaki son cümleyi yazmasaydım, büyüklere mi, küçüklere mi söylüyorum pek anlaşılmıyordu. Sizi duyar gibiyim. Büyükler de öğrenmeli, zaten birinin içinde “Genç yaşlı bütün ebeveynlere” yazıyor; iki aylık bebeğine kitap okuyan anneye itiraz eden babaya annenin cevabı çok güzel: “Kulakları var, işitebilir!”

Biliyorsunuz kitaplar hayal kurmamıza yardımcı olur, hayallerse bizi geliştirir. Televizyon ise imajın imajı olduğu için (kurulu hayallerin izlenmesidir) hayale yer bırakmaz. Müthiş kitaplar…

Sanmayın ki başka yayınevlerinin farklı çocuk kitapları yok… Var, hepsi birbirinden güzel. Çocuklarınıza karne armağanı olarak kitap alın, okudukça öğrenecek, öğrendikçe güçlenecekler, güçlendikçe hayallerini yaşama geçirecekler.

A Takım Doğuyor, A Takımı İz Üstünde (Gülten Dayıoğlu) resimleyen Berk Öztürk
Benim Canım Babam (Victor D.O. Santos) resimler Anna Forlati
Dinozor Olmak İsteyen Kuş (Muzaffer Özgüleş) resimler Reha Barış
İklim Değişikliği Neden ve Sonuçları (Glive Cifford) resimleyen 
Ekaterina Gorelova, Ana Seixas
Kaz Zıpırları (Yalvaç Ural)resimleyen Erdoğan Oğultekin
Minik Yediuyurun Canı Sıkkın (Sabine Bohlmann) resimleyen Kerstin Schoene
Piraye’nin Bir Günü (Arslan Sayman) resimleyen Deniz Üçbaşaran
Robotlar ve Yapay Zekâ (Tom Jackson) resimleyen 
Ekaterina Gorelova, Ana Seixas

(Bu yazı Son Haber'de yayımlanmıştır)