Son dönemde, ünlü oyuncu Serenay Sarıkaya ve menajeri Ayşe Barım’ın sahibi olduğu ID İletişim ajansı çevresinde dönen tartışmalar, kadın dayanışması ve tekelleşme konularını yeniden gündeme getirdi. Bu olay, kadın hareketi içindeki sınırlı temsiliyet ve güç dengelerinin nasıl şekillendiği üzerine önemli bir düşünme fırsatı sunuyor.
İddiaların Göbeğinde Dayanışma ve Gerginlik
İddialar, Ayşe Barım’ın sektörde tekelleşme yarattığı ve sadece kendi ajansındaki oyuncuların kariyerlerini ilerlettiği yönünde. Serenay Sarıkaya’nın da bu süreçte adının anılması, tartışmanın boyutunu genişletti. ID İletişim, suçlamaları reddederek yasal yollara başvurdu. Tartışma sosyal medyada büyük yankı bulurken, Bergüzar Korel ve Farah Zeynep Abdullah arasında yaşanan diyalog, kadın dayanışmasının anlamını yeniden sorgulattı.
Bergüzar Korel’in “Nerede kadın dayanışması?” sorusuna, Farah Zeynep Abdullah’ın “Bazı kadınlar diğerlerinden daha eşittir” cevabı, sadece bireysel pozisyonların değil, kadın hareketindeki sınıfsal ve ideolojik çatışmaların da bir yansımasıdır.
Cam Tavan: Başarı mı, Seçkincilik mi?
“Cam tavan” kavramı, kadınların görünmez engellerle karşılaşmasını ifade eder. Ancak bu metafor, yıllar içinde bazı kadınların bu engelleri aşarken çoğunluğun yerinde saydığı bir sisteme de işaret etmektedir.
Örneğin, Hindistan’da Indra Nooyi’nin PepsiCo CEO’su olması bir başarı hikayesi olarak sunulurken, ülkedeki kadınların büyük kısmı çalışma hayatına bile katılamamaktadır. ABD’de Mary Barra’nın General Motors’un başına geçmesi benzer bir örnektir. Ancak bu bireysel başarılar, kadınların büyük bir kesimi için yapısal bir değişimi tetikleyememiştir.
Kadın Hareketinde Tekelleşme ve Ticarileşme
Kadın dayanışması, bazen bireysel güç kazanma aracı olarak da kullanılabilmektedir. Sheryl Sandberg’in “Lean In” kitabı, kadınlara daha fazla çaba gösterme çağrısı yaparken, feminist yazar Bell Hooks, bu yaklaşımın elit bir sınıfa hizmet ettiğini, asıl ihtiyacın toplumsal dönüşüm olduğunu vurgulamıştır:
“Kadınların güçlenmesi, yalnızca bireysel çabayla değil, sistemik değişimle mümkündür.”
Kolombiya’da savaş mağduru kadınlar, kooperatifler kurarak bireysel başarı yerine kolektif kalkınmaya yöneldiler. Bu tür dayanışma örnekleri, kadın hareketine daha eşitlikçi bir model sunma potansiyeli taşımaktadır.
Sonuç: Cam Tavanı Kimler Kırıyor?
Kadın hareketinin sadece seçkin kişiler üzerinden şekillenmesi toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesinde yeterli ve adil bir yaklaşım değildir. Çünkü bu durum sistemin sadece bir kaç istisna yaratarak temel yapısal sorunları çözmediğini gösterir. Kadın hareketinin asıl amacı, bireysel başarıları kutlamanın ötesinde ,herkes için fırsat eşitliğini sağlamaktır.Gerçek dayanışma, tüm kadınların eşit fırsatlara sahip olması için sistemin dönüştürülmesiyle mümkündür. Tekelleşme yerine kolektif mücadele, gerçek bir değişim için en güçlü araçtır.
Cam tavanı kırmak, herkes için özgürlüğün kapılarını aralamalıdır.