Kırkpınar’daki Teleferik Projesi aylardır Sakarya gündeminde…
Projenin alt istasyonun yapılacağı alanın, ortak kullanım şartıyla atalarınca hibe edildiğini belirten mahalleli yaklaşık aydır direniyor.
Projenin hukuka aykırı olduğunu, aynı zamanda bölgede çevre felaketine neden olacağını dile getiren mahallelinin tüm itirazını ne yazık ki pek önemseyen yok.
Sapanca Belediye Başkanı Özcan Özen, komisyon başkanı olarak ihalesini yaptığı projeye doğal olarak karşı duramıyor. Halkın kendisine gösterdiği tepkilere de ‘Elimden gelen bir şey yok’ dercesine yanıt verip çaresizliğini dile getiriyor.
Zoraki katıldığı bir toplantıda halkın yoğun tepkisi üzerine, biraz da politik kaygılarla ‘çözüm bulacaklarını’ ve ‘o güne kadar çalışmaların duracağını’ söyleyen Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem Yüce bugünlerde bu konuda hiç söz etmiyor.
Yaptığı son basın toplantısında söze başlamadan önce Kırkpınar’a gittiğini ve halkın karşı olduğu bir şeyin gerçekleşmeyeceğini söyleyen AKP Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz’a ise hiç ulaşılamıyor. Mahallelinin ifadesi bu.
Direnişin başlangıcında destek veren meslek örgütleri, çevreci örgütler ve çevreciler de mahalle halkının tüm toplantılarda ısrarla dile getirdiği ‘biz projeye değil, yerine karşıyız” söylemleri üzerine haklı olarak kendilerini geriye çektiler.
Öyle sanıyorum ki, AKP’li belediye başkanlarının, genel başkan yardımcısının sözlerine inanan, hatta son çare olarak Cumhurbaşkanı’na rahatlıkla ulaşacağını düşünerek yanıldıklarını anlayan Kırkpınarlılar, son günlerde ‘Projeye değil yerine karşıyız’ söyleminden vazgeçip, Teleferik Projesi’nin Sapanca’da çevre felaketine yol açacağını yinelemeye başladılar.
Doğru da yaptılar.
Ve bu aşamada, direnişin önceki safhalarının hiçbir bölümünde bulunmayan, kamuoyuna tek satır bile açıklama yapmayan sürpriz bir destekle umutlandılar.
Konuya müdahil olma kararı alan Sakarya Barosu Başkanı Av. Abdurrahim Burak ile Baro Çevre Komisyonu Başkanı Av. Elif Yar mahalleli ile görüşüp yeni bir mücadele başlattılar.
Sermayenin siyasetle, siyasetin adalet mekanizmasıyla, hukukçularla (!), sermayenin ve siyasetin medya ile ne kadar iç içe olduğunu bildiğim için belirtmekte yarar görüyorum ki, şüphelerim var.
Tüm kalbimle, zor geçecek bu mücadelenin başarıya ulaşmasını diliyorum.
Kenti yönetenler ne yapıyor?
Sakarya Ticaret ve Sanayi Odası’nın (SATSO) 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’ndeki toplantısına, rahatsızlığım nedeniyle katılamamıştım.
Toplantıda gazeteciler arasında online bir anket yapılmış. Sakarya’nın öncelikli sorunu olarak neler ön plana çıkmaktadır diye sorulmuş ve yoğunlukla ulaşım, işsizlik, eğitim, deprem, yönetim ve lobi, sağlık yanıtları alınmış. Bunların yanı sıra, vergi iadeleri sorunu, şehirleşme, tarım alanlarının yok olması ve turizm potansiyelinin değerlendirilemeyişi gibi yanıtlar da verilmiş. Bu anketin sonucunu değerlendirdiğimde, ‘yıllardır bu kenti yönelenler ne yapıyor?’ demekten kendimi alamadım.
Sayılan ulaşım, işsizlik, eğitim, deprem önlemlerini çıkardığınızda geriye sadece sağlık kalıyor. Onun hali de ortada…
Tarım alanlarının hızla yok olması, Sakaryalıları cezalandıran bir uygulama olan Büyükşehir Belediyesi’nin gelirlerindeki KDV kesintisi gibi sorunlar da cabası...
Sorunun cevabını bulamadım, belki bu yazıyı okuyanlarda bir yanıt vardır.