Hayvan katliamı tasarısına kabul oyu verecek vekillerle, tasarının destekçilerine buradan sesleniyorum: Adınızı kendiniz koyun.
Bugün karşı karşıya olduğumuz sokak hayvanlarının katliamına yönelik girişim ilk değil. Yapay zekâ, 1910 yılında İstanbul’da yaşanan Hayırsızada (Sivriada) köpek katliamının, tarihin en trajik hayvan hakları ihlallerinden biri olduğunu hatırlattı.
Bu olay hakkında bilinenleri ise şöyle sıraladı:
Olayın Gelişimi
• Başlangıç: 1910 yılında, dönemin İstanbul Belediye Başkanı Suphi Bey’in talimatıyla, yaklaşık 80.000 sokak köpeği toplandı ve İstanbul açıklarındaki Sivriada’ya (Hayırsızada) gönderildi.
• Nedenler: Bu kararın arkasında, İstanbul’u modernleştirme ve Batılı şehirler gibi sokak köpeklerinden arındırma çabaları yatıyordu. Ayrıca, Fransa’nın İstanbul’un sokak köpeklerini satın alma teklifi de bu kararı tetikledi.
Katliamın Detayları
• Sürgün: Köpekler, gemilerle adaya taşındı ve burada kaderlerine terk edildi. Adaya bırakılan köpekler, açlık ve susuzluk nedeniyle birbirlerini yemeye başladı.
• Sonuçlar: Köpeklerin acı çığlıkları Anadolu Yakası sahillerinden duyuluyordu. Ölümler başladığında, sahil boyunca dayanılmaz bir koku yayıldı ve bu durum halk arasında büyük bir üzüntü ve çaresizlik yarattı.
Toplumsal ve Tarihi Etkiler
• Halk Tepkisi: İstanbul halkı, köpeklerin bu şekilde ölüme terk edilmesine büyük tepki gösterdi. Halk arasında, köpeklere dokunmanın büyük bir lanete yol açacağı inancı yaygındı1.
• Lanet ve Deprem: Bu olaydan iki yıl sonra, 1912’de İstanbul’da büyük bir deprem meydana geldi ve bu deprem, köpeklerin ahına bağlandı. Bu nedenle ada, halk arasında “Hayırsızada” olarak anılmaya başlandı.
Hayvan hakları tarihinin kara lekelerinden biri olarak anılan bu olay TBMM’ye getirilen katliam yasası nedeniyle günümüzde de hayvan hakları savunucuları tarafından sıkça hatırlatılıyor.
Yapay zekâ, hayvanlara şiddet uygulayan kişilerin, genellikle toplum tarafından dışlandığı ve ciddi eleştirilerle karşılaştığına da dikkati çekerek, bu tür davranışlarda bulunan kişilerin sosyal çevreleri ile iş yaşamında olumsuz sonuçlar doğurabileceği uyarısında da bulunuyor.
Kişisel olarak ‘köpeklerin ahı’ ve ‘lanet’ konusunda bir fikir yürütmem mümkün gözükmüyor ama bu tasarının fikrini ortaya atan, hazırlayan, destekleyen, yasanın çıkmasına katkı sağlayacakları ölümlerine kadar utanacakları bir yaşamın bekleyeceğini söyleyebilirim. Üstelik bu utancı çocuklarına, torunlarına miras bırakıp, nefretle anılacaklarını söylemek abesle iştigal olmaz sanırım.
Çok değil yakın tarihimize dönüp baktığımızda bunun birçok örneğini görmek mümkün. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idamlarının yıl dönümlerinde sosyal medyada en fazla paylaşılan fotoğrafları ve yorumları bir hatırlayalım.
İlk fotoğraf, üç fidanın idamı için TBMM’de yapılan oylamada gevrek gevrek gülerek, mümkün olsa iki ellerini kaldıracak olan zevatın görüntüsü. Birçoğu yaşamını yitirdi ama yaptıkları kötülükler peşlerini bırakmıyor. Öyle bir kâbus ki çocukları, torunları başlarını her yıl önlerine eğmek zorunda kalıyor.
Ve bir başka paylaşım 68 kuşağının sembol isimleri, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın idam kararlarını veren emekli askeri hâkim Ali Elverdi ile ilgili. 86 yaşında hayata veda eden Elverdi'nin, yediği yemeğin, nefes borusuna kaçması sonucu boğulduğu belirtildi. Ülkesinin bağımsızlığı için mücadele eden üç gencin asılarak öldürülmesine karar veren Elverdi de nefes alamayarak can verdi.
Daha da çoğaltılabilecek bu örnekler, tarihte idam cezası veren bazı figürlerin de benzer şekilde trajik sonlarla karşılaştığını gösteriyor.
Yanlış anlaşılmasın, hiç kimsenin böyle bir sonla karşılaşmasını istemem, bundan mutluluk duymam. Ama ailelerine, çocuklarına, torunlarına miras olarak bırakacakları utançla ilgili uyarıda çok ciddiyim.
Sırf birileri böyle istedi diye, Veteriner Hekimleri Odası’nın öngörüsüne göre 4 milyon köpeği ölüme yollayacak tasarıya oy verecekleri nasıl tanımlayacağıma, onlara nasıl hitap edeceğim bilemiyorum. Köpeklerden sonra kedilerin öldürülmesinin de önünü açacak bu yasa tasarısına destek verenlere nasıl hitap edersem edeyim, yasalar önünde suçlu duruma düşeceğim kesin.
O yüzden tasarıya kabul oyu verecek vekillerle, tasarının destekçilerine buradan sesleniyorum.
Adınızı kendiniz koyun.