Kimsenin ses çıkarmayacağını, herkesin bu durumu sineye çekeceğini düşünmüş olamazsınız değil mi?

Eşimin sağlık sorunları nedeniyle uzun süredir hastanedeyiz.

Bugün SEAH Korucuk Kampüsü’ndeki misafirliğimizin 59’uncu günü…

Yarın iki ayı tamamlıyoruz. Eve gideceğimiz günü de iple çekiyoruz. Ancak tedaviyi üstlenen hekimler, maalesef istenilen değerlere ulaşamadığımız için buna izin vermiyor.

Yani kısa mı olur, uzun mu bilemiyorum ama bir süre daha buradayız.

Evi özlemenin dışında burada olmaktan yana çok şikayetçi de değiliz. Her sabah gülen yüzleriyle ‘günaydın’ diyen hemşireler, yardımcı görevliler ve hastadaki en küçük değişimi, ayrıntıyı kaçırmayan hekimlerle bir aile gibi olduk aslında.

Sabahın 6’sı olmadan ‘kahvaltı saati’ diyerek kapıyı çalan yemek şirketi görevlileri bile hiç itici gelmiyor, aksine gülümseyen yüzleri ayrı bir motivasyon oluyor hastalar için.

Tüm bunları niçin yazdığıma gelince, niyetim bir hastane güzellemesi yapmak değil elbette…

Daha önce de yazdım, çok zor bir dönemden geçiyoruz ve sıkıntılı bir hastalıkla mücadele ediyoruz. Buna rağmen oluşturduğumuz küçük yaşam alanında çoğu kimse için anlamsız olan şeylerle mutlu olmayı öğrendik ve geleceğe umutla bakıyoruz. Geçen haftaya kadar da zaman zaman kötü çıkan tahlil sonuçlarından duyduğumuz kaygıların dışında bir sorunumuz yoktu.

Sıcakların başlamasıyla önce odalar serinlemez oldu. Klimalar eski araba motorları gibi ses çıkarsa da yetersiz kalmaya başladı. Klimalar çalışırken pencereler de açılıyor diye düşünüp, buna önlem alındı. Hastanenin (en azından bizim servisin) tüm camlarına (Pencerelerin açılması kesinlikle yasaktır) yazılı kağıtlar asıldı. Önceleri enfeksiyona önlem diye düşündüğümüz bu girişim de sonuç vermedi.

Ve nihayet en sonunda beklenen patlama yaşandı. Sabırla klimaların düzgün çalışmasını bekleyen hastası, hasta yakını ve sağlık çalışanı, yaz ortasında klimaların bakıma alındığını ve ekim ayına kadar çalışmayacağını öğrenince isyan etti.

CİMER’e yazanlar da oldu, basın kuruluşlarını arayıp yardım isteyenler de… Ateşi yükselenler, kendilerini yorgun ve bitkin hissedenler, terden sırılsıklam olup günde 4-5 kez kıyafet değiştiren ve o ıslak kıyafetleri yıkayamadıkları için kurutup yeniden giymek zorunda kalanlar hastane yöneticilerini hayırla yad ettiler.

Neyse ki basın kuruluşları bu duruma sessiz kalmadı ve hastalar ile sağlık çalışanlarının yaşadığı sıkıntıyı ayrıntılı bir şekilde yansıttı. Haberlerin yayımlanmasından çok kısa bir süre sonra, resmi olmayan bir bilgi yayıldı. Buna göre hastane yönetimi klimalar için kiralama yapmış, hafta sonunda montajı yapılıp, pazartesi günü de sorun çözülecekmiş.

Habere sevindik ama sormadan da edemeyeceğim. Eğer son bilgi doğruysa aklınız daha önce neredeydi? Önce önleminizi alıp sonra bakım ihalesini yapsaydınız olmaz mıydı? Bu soruların bir yanıtı mutlaka olmalı.

Çünkü, kimsenin ses çıkarmayacağını, herkesin bu durumu sineye çekeceğini düşünmüş olamazsınız değil mi?