DİSK Tarihi’nin ilk cildi “Kuruluş, Direniş, Varoluş” alt başlığıyla DİSK-AR tarafından yayına hazırlandı. İkinci cildinin bu yıl içinde yayımlanması bekleniyor.

Tarih sınıflar mücadelesidir

Kolektif bir çalışmanın sonucunda çok değerli kişi ve kuruluşun emekleriyle hazırlanan kapsamlı çalışma, sadece DİSK tarihini kapsamıyor, beraberinde Türkiye’de yükselen işçi/sendika/emek mücadelesini de sergiliyor.

Osmanlı döneminden, ilk işçi hareketleri ve grevleri de kapsayan kitap egemen erkin korkusunu da sergiliyor. 1960’lara kadar bırakın sendikayı, sınıfsal mücadeleyi, grevlerden bile korkan sermaye sınıfı, insan haklarını bile hiçe sayıyordu. DİSK’in 50’nci yılı dolayısıyla hazırlanmaya başlanan kitap aslında bu tarihi yapan insanların özverili mücadelesinin de öyküsü…

Belgelere ve kayıtlara dayalı çalışmada örgütsel gelişmeler, örgütsel yapı ve örgütsel eylemler esas alınmış. Bu gerçekten doğru ve kalıcı bir başvuru kaynağı hazırlamak anlamına geldiği gibi bir boyutuyla da belgesel niteliği kazandırılması demek oluyor. Bugüne dek, hemen bütün tarihlerde (ve/veya sözlü tarih çalışmalarında) örgüt ve kurumun gözetildiği bilinen bir gerçek. Şimdi DİSK-AR tarafından Aziz Çelik ve arkadaşları ile birlikte çalışan danışmanlar ordusu tarafından belgeler taranarak (hepsinin de kaynağı veriliyor) tarihin bazı noktalarında kıyıda kalmış (veya bıraktırılmış) detayları da seriyor gözler önüne.

1967 dönüm noktası

İşçi sınıfının tüm çıkarları, hakları, özgürlükleri ve onuru için bir araya gelen DİSK kurucuları 1872’den 1909’a, 1946’dan 1961’e, oradan da 1967’ye tüm gelişmeleri bilerek ve özümseyerek ve karşılarındaki sermaye ve devlet gücünün ne olduğu bilinciyle yola çıkıyor. Bağlı bulundukları sendikaların başkanları Kemal Türkler, Rıza Kuas, İbrahim Güzelce, Kemal Nebioğlu, Mehmet Alpdündar ve (sendikacı olmasa da işçi sınıfı tarihinin önemli adlarından vakanüvis) Kemal Sülker kurucular olarak belirleniyor. Bu arada, kuruluş öncesinde 19’a çıkan (DİSK Tarihi’nde ayrıntılı anlatılıyor) bazı sendikalar çeşitli nedenlerle kurucular listesine gir(e)miyor.

“Devrimci” İşçi Sendikaları…

DİSK’in “D”si, Türkçede “Devrimci” olarak geçerken, İngilizce çevirisi “revolutionary” olarak değil “ilerici” anlamına gelen “progressive” olarak çevrildiği, pek bilinmeyen bir ayrıntı. DİSK kurucuları “progressive”i tercih ederken Türk-İş, gerek tabanın gerekse batı sendikaları nezdinde meşruiyetini aşındırmak için “revolutionary”yi kullanıyor.

Çok sonraları, 12 Eylül sürecinde, Başkan Abdullah Baştürk, savunmasında “devrimci”liği ilericilik olarak algıladıklarını açıklıyor.

Kendi gücüne güven…

İşçi sayısının azlığına karşın Ankara’da 131, İstanbul’da 62, toplamda da 368 sendika bulunuyor, 1967’de, DİSK kurulurken… Refik Erduran, 12 Şubat 1967 tarihli Milliyet gazetesinde, “Bu DİSK, öyle bir silah ki, nükleer füzeler halt etmiş yanında” yazabiliyor. Gücünü uranyumdan değil, insan zekası, onuru ve mücadele azminden aldığını ekliyor.

TÖS (Türkiye Öğretmenler Sendikası) ile İlk-Sen (İlkokul Öğretmenleri Sendikası) Büyük Ankara Yürüyüşünün ardından 14 Şubat 1969’da greve gidiyor. Bu, Türkiye’de yapılan ilk “genel grev” olarak tarihe yazılıyor.

Bıçaklar bileniyor

“Derby (lastik ayakkabı, eldiven, balon, silgi üreten bir fabrika) milleti çarıktan, sendika da işçiyi boyunduruktan kurtardı” diyen işçi genelde sendikanın, özelde de DİSK’in gücünün, sosyal yaşama katkısının ve kazanımlarının taban tarafından da kabul gördüğünün en net kanıtı, bana sorarsanız.

Ancak karşı taraf da bu gelişmenin farkında, DİSK’i ve bağlı olarak işçi sınıfının örgütlenerek hakkını almasını nasıl engelleyeceğini düşünüyor.

İşte 15-16 Haziran Direnişi.

Egemen erkin bu rahatsızlığına Türk-İş de dahil oluyor ve yasal düzenlemelerle DİSK’in, yasanın öngördüğü şartları yerine getiremeyeceği için tasfiye olması düşünülüyor.

100 bin işçi yürüdü…

Türkiye işçi sınıfının, siyasal mücadelenin ve toplumsal başkaldırının belirleyici örneklerinin başında 15-16 Haziran Direnişi geliyor.

274 sayılı Sendikalar Kanununda, sırf DİSK’i kapttırmak için değişiklikler öngören tasarı Meclis’e geliyor (bu arada atlanmaması gereken bir ayrıntı, zamanın CHP Milletvekili de olan sendikacı Abdullah Baştürk kabul oyu veriyor).

Bunun üzerine DİSK direnişe geçiyor ve üyesi bulunan sendikaların büyük ölçüde katıldığı şalter indirme eylemi başlıyor. Zamanın fabrikalar bölgesi olarak bilinen Eyüp, Haliç, Levent, İstinye, Topkapı bölgelerinden işçiler sokağa çıkıyor. Her sokak başında bir fabrikanın da katıldığı yürüyüş öyle büyüyor ki, polis yetersiz kalıyor ve asker giriyor devreye. Anadolu yakasında da Kadıköy’den Gebze’ye kadar sıralanan fabrikaların işçileri de buluşup İstanbul’a doğru yürüyüşe geçiyor. Tam 117 işyerinden 70 binin üzerinde işçi katılıyor eyleme.

Ertesi gün, 16 Haziran’da Taksim’i hedefleyen işçileri, egemen güç, Haliç’teki köprüleri açarak, Kadıköy’de gemileri kıyıdan uzaklaştırarak engellemeye çalışıyor. Polisin silah kullandığı, askerin ateş açtığı çatışmalar da işçileri yolundan döndüremiyor ama 3 işçi yaşamını yitiriyor.

16 Haziran akşamı sıkıyönetim ilan ediliyor, sendika başkanları ve işçi önderleri tutuklanıyor, ama 17 Haziran’da da grevlerin sürdüğü çok sayıda fabrika olduğu biliniyor.

Bu haklı mücadelenin ardından kabul edilen yasa, Anayasa Mahkemesi tarafından reddediliyor.

12 Mart…

Yükselen işçi hareketleri 15-16 Haziran’da gücünü gösterip, öğrenci gençliğin de yer yer silahlı nitelik kazanmasıyla ordu yönetimi bir muhtıra veriyor ve Türkiye için yeni bir karanlık dönem başlıyor.

Not: Kemal Türkler’den sonra DİSK Genel Başkanı olan Abdullah Baştürk, bir boyutuyla DİSK’in toplumdaki konumunu, gücünü, yükselişini ve haklılığını gösteren bir örnektir. Baştürk’ün sendika başkanı ve milletvekili olarak başlangıçta DİSK’e karşı duruşunun zaman içerisindeki değişimi, toplumun da bakışını yansıtmaktadır.

DİSK Tarihi
Kuruluş, Direniş, Varoluş
1. Cilt, 1967-1975
DİSK-AR Yayınları
Şubat 2020, 704 s.