Dar bir çerçevede, kendi içerisinde hareketli, hiçbir alavere dalavere içermeyen, aile içi şiddetin alabildiğine yoğun yaşandığı balıkçının oğlu El Ezher’e burslu olarak kabul edilir. El Ezher, ünü ülkesin sınırlarını aşmış, önemli bir üniversitedir ve doğal olarak yaşamını kurtardığı düşünülür. Nerede yaşarsa yaşasın, ekonomik durumu ne olursa olsun bu, gerçekten, herkes için önemli bir şeydir. Balıkçının oğlu Âdem, daha ilk gün, okulun açılışında Büyük İmam’ın ani ölümüyle kendisini sıcak bir çatışmanın içinde bulur. Dini merkez olması gereken bir okulda, din üzerinden entrikalar dönüyor.
Filmin öyküsü…
Tarık Saleh’in, ağırlıklı olarak İstanbul’da, Tevfik Barhom, Fares Fares, Muhammet Bekri, Mehdi Dehbi, Yunus Albayrak, Abdulcabbar Alsuhili, Okan Bozkuş, Büşra Duran Gündüz ile çektiği Cennetten Gelen Çocuk (Boy From Heaven) bir boyutuyla günümüz Türkiye’sini de anlatıyor.
El Ezher’de, çok yönlü bir eğitim veriliyor. Felsefenin hemen her yönü ele alınıyor: Marksist bakış açısı da var, liberal bakış da. Kimi ahireti öne çıkarıyor, kimi ekolojiyi. Biri emekten yana, diğeri sanayinin gelişmesini anlatıyor. Böylece öğrencilerin gelişmesi amaçlanıyor. Bu güzel. Ama öte yandan öğrencilerin maddi (hatta manevi de) sorunlarına kimse eğilmiyor. Âdem, bir çay içebilecek parası bile olmadığından “hoca”sının sözünü tutamıyor. Sahi, “barınamıyoruz” diye isyan eden öğrencilerimizle benzemiyorlar mı?
Hocaların çevresindeki öğrencilerin oluşturdukları grupları gören Âdem, kimin neden ve niye gruplaştığını sorduğunda aldığı yanıt şaşırtıcıdır: Hakikat. Ama akla gelen ikinci bir sorunun yanıtını filmden biz izleyicilerin süzmesi gerekiyor: Kimin hakikati?
Siz kimden yanasınız?
Filmde Büyük İmam seçilecek; Türkiye’de de seçim öncesindeyiz. Filmde siyasi cinayetler işleniyor; Türkiye’de de işlenen cinayetlerin faili bulunamıyor. Filmde her grup hakikat olduğunu iddia ettiği bir yol izliyor; Türkiye’de de seçime katılacak her parti kendisinin en iyi yöneteceğini iddia ediyor. Filmde adaletten önce “devlet güvenlik” örgütü geliyor; Türkiye’de de istihbarat örgütü adaleti belirleyen siyasetin en büyük koruyucusu. Genel çerçevede bakarsak, günümüz Türkiye’sinin bir izdüşümü film.
İsveç’in Oscar adayı olarak belirlenen “Cennetten Gelen Çocuk”, gerçekten gerilim yüklü ve soru işaretleriyle dolu. Öyle ki ne kamera hareketini ne oyuncuları ne çerçeveyi görüyorsunuz; öykü örgüsüne odaklanıyor ve ister istemez karşılaştırıyorsunuz. Belki de sevgili görüntü yönetmeni Aytekin Çakmakçı’nın (ışığı üzerimize değsin), “Ne zaman ki resmi görmezsiniz, o zaman başarılı bir film izlerseniz.” dediği gibi…
(31 Ocak 2023)
Bu yazı sadibey.com'da yayımlanmıştır