Her ihtimalde bir başka yarın…
…akışın içinden çıkıp en yukarıdan, kuşbakışı -çevreyi daha geniş görebildiği, etkinlerin farkına varabildiği için alabildiğine anlamlıdır- izliyor. Kendini, yaşadıklarını, geçmişi, şimdiyi ve hatta geleceği…
Geçen yıl doğanın kucağına yatıya giden Mario Levi, yaşamı bizlere bırakmasından bir yıl önce yazmıştı “Çünkü Fısıltılar Vardı”yı. Tam yükte hafif, pahada ağır denilebilecek bir novella bu. Su içer gibi okuyorsunuz, sonra dönüp bir daha okuyorsunuz, kısacık ama hiç bitmiyor…
Her ne kadar abartılı olarak nitelense de “yaşamdaşlık” ile anla(t)mak mümkün Sevgili Mario’nun bu son yayımlanan kitabını. Birbirini takip eden, birbirini tamamlayan ama belki de ayrı konulara değindiği için farklı gibi gözüken “Çünkü Fısıltılar Vardı”, “yazar” ile okur arasında bir bağ kuruyor; bu bağın bir tarafından yazarın kendisi kadar kahramanları ile okurun kafasında dönenen ‘kahramanlar’ tutuyor. Sahi, yaşamdaşlık bu mu?
Dünyanın dört bir yanında sosyal, siyasal, ekonomik, ekolojik, kültürel ve askeri sorunlar yaşanırken egemenlerin koltuklarını bırakmamak için hukuksuzluğa bile sıkı sıkıya sarıldığı günümüzde Mario Levi’nin, “kendimizi kurtarmak için yalan söyleyebiliyorduk, değil mi” sorusu tam da yaşamdaşlık olarak çıkıyor karşımıza. Çünkü “insanın kendine yalan söylemesi ve söylediğini görmek zorunda kalması ağırdı, fenaydı, çok fenaydı gerçekten”.
“Ne yaparsak yapalım kendimize yapmıyor muyduk?”
İnsan durduk yerde fikrini değiştirir mi? Ne olur da değiştirir ya da… Sevgili Mario’nun, kendisi üzerinden okura aktardığı öyküyü, anla(t)mak biraz da yaşamın bağlantısallığı üzerinden kurulabilir. Novellada İstanbul ve Büyükada anlatılıyor, ancak dünyanın bir başka köşesinde, bir başka insan aynı duygu, aynı düş(ünce), aynı telaş içerisindedir muhakkak. Edebiyatın özünde yatan bu olsa gerek, herkes kendinden bir şey buluyor, kendince yorumluyor ve kendince anlamlandırıp yaşamına katıyor.
Siyasal ve sosyal muhalefetin yaşananlara bu denli duyarsız olduğu günümüzde yangınlar, seller, ağaçların kesilmesi, üreticilerin üretememesi için her türlü düzenin kurulmasına itiraz etmek edebiyatın temel (ö)devi sanki. Nilay’ın Sezai’nin teklifini ahlaksız bulmasına karşın içinde(n) samimiyetine inanmak isteğini duyarlılığı önlüyor. Bu, onun kendi içinde yaşadığı çelişki gibiyse de, insanın kendinden bile gizledikleri olduğunun kanıtı. Bırakın hatırlamayı hiç bilmemiş gibi, hiç yaşanmamış gibi, dışarıdan biriymişçesine tepki göster(me)diği olmuyor mu insanın? Tüy gibi hafiflemiyor mu insan anladığında, anlatıldığında…
Mario farklı zamanlarda, farklı zeminlerde birbirinden habersiz “zaman yolcu”larının ardından, hepimizin kulaklarından silinmeyen “o” fısıltılarla kuruyor öyküsünü… “Yaşamdaşlık” bu olabilir mi?
Çünkü Fısıltılar Vardı
Mario Levi
Novella
Everest Yayınları, Emim 2023, 100 s.