Kahramanmaraş Pazarcık merkezli büyük yıkımın yaşandığı 6 Şubat depremlerinin üzerinden 3 ay geçti. Bugün öğlene doğru Antakya yine sallandı 4.7 ile. Depremde evlerine az hasarlı raporu verilenler için duyurular yapıldı: “Evlerinize yaklaşmayın!” Orta hasarlıların az hasarlıya, çok hasarlıların orta hasarlı evlere dönüştürüldüğü deprem bölgesinden gelen haberler iyice azaldı artık. Tek bir kişi istifa etmedi sorumluluğu üstlenerek.
Antakya’dan temiz içme suyu çağrıları yükseliyor hala. 3 ay geçti üzerinden büyük yıkımın. 3 ay. 3 ayda hala şehrin temiz su ihtiyacının taşıma su ile karşılandığı söyleniyor yapılan çağrılarda. İçilecek, temizlik yapılacak, yıkanılacak sudan bahsediyoruz. En temel ihtiyaçlarımızdan olan. Hani evlerimizde birkaç saat kesildiğinde ne yapacağımızı şaşırdığımız sudan. Antakyalılar hala temiz içme suyu çağrıları yapıyor.
Baharın gelişi bahur ve rihenlerle karşılandı yörede. “Sorulacak bir hesap, kurulacak bir yaşam var” diyerek baharı karşıladı Antakyalılar. “Bizi ölüme terk etmeseydiniz daha kalabalık olabilirdik!” diyerek 1 Mayıs yürüyüşü yaptı Antakyalılar. Antakyalı müzisyenler Antakya sokaklarını arşınladı müzikleriyle… “Yıkılan her taşın biriktirdiği mirasa, tarihe, direnişi, dayanışmayı örgütlediğimiz bu şehre sahip çıkıyoruz!” diyerek. Umutlarını direnerek ayakta tutmaya çalışarak; kentine, mirasına sahip çıkıyor Antakyalılar ama hala su yok. 1 ay önce nasılsa öyle hala, diyorlar: “Değişen bir şey yok. Bir ay önce su yoktu, şimdi de yok. Yazlık kıyafet gerekecek sıcaklar başlayınca diyorduk; yaz geldi, kıyafetler gelmedi.” Ne kadar masum, ne kadar insani sözler.
Birçok bölgede yemek dağıtımı durmuş, AFAD çadırlarının olduğu bölgelerde de duracağı kulaktan kulağa yayılıyor. Dükkanlardan alışveriş yapanlar, üniformalılar genelde. Yöre sakininden para istemeye utanıyoruz, diyor dükkanını açabilen şanslı esnaf.
İç çamaşırı sıkıntısı, kadın pedi sıkıntısı, hijyen sıkıntısı gün geçtikçe büyüyor. Çünkü ilk 1 aydaki yardım konvoyları yok artık. Kızılay da yok, AFAD da yok. Antakyalılar direnerek umudunu ayakta tutmaya çalışırken “Kurtulanla ölenin bir farkı kalmadı,” diyerek de içinde bulundukları durumu özetliyorlar.
Sosyal medyada en çok Antakyalıların çağrıları yer alıyor. Altındaki yorumlarda ise “bizim buralarda da aynı sorunlar var,” diye serzenişte bulunuyor depremi yaşayan diğer bölgelerdekiler. Ama dedim ya artık deprem bölgesinden gelen haberler kesildi medyada. Bazen bir iki muhabirin haberine rastlıyoruz. Balık hafızamız 3 ayda bünyeyi sarmaya başladı. Normalden, normalleşmeden söz ediyoruz. Normal neyse… Ama hala iyiyim, demekten utanabilenlerin olduğunu görüyoruz neyse. En çok da “herkes ne kadar iyiyse ben de o kadar iyiyim,” diyoruz başımızı önümüze eğerek. “Depremin üzerinden 3 ay geçmesine rağmen hala temiz içme suyu sıkıntısı var”.
Sonra basılısı, sanalı tüm medyadaki seçim haberlerine bakıyoruz. Bakmamız da gerek. Depremi unutmamak, unutturmamak için, hem de iyice bakmamız, görmemiz gerek. Ve Antakyalıların yaptığı gibi umudumuzu direnerek korumak gerek.
“şu da var
bütün acılara karşın
hayat
içimize bi nota bırakır ya
en bitik günümüzde
direnme notasını
bir zarfa mı koyar
bir deniz çırpıntısıyla mı
savurur
yüzümüze
neşe üşüşür hayatımıza
birden
güç aşılar
iyi güçtür
baş eğdirmeyen umut
altın kafesinden
çıkıverir
dolaşır tepemizde”*
*Leyla Erbil/Tuhaf Bir Erkek/2013
Hatay'da depremin üç ayı: Yaz geldi; elektrik, su, kıyafet gelemedi… (t24.com.tr)