Başkanlık sisteminde esas güvenceye alınan şeyin yurttaşların hayatları değil sermaye birikimi olduğu açık bir gerçek olarak karşımızda duruyor.
Bolu Kartalkaya kayak merkezinde bulunan Grand Kartal Otel’de salı günü 03:00 sularımda çıkan yangın ihmal ve denetimsizlik yüzünden 78 yurttaşımızın hayatını kaybettiği ve onlarca yurttaşımızın da yaralandığı bir katliama dönüştü.
Yaşanan bu felaketten sonra geçmişte yaşadığımız diğer tüm felaketlerde olduğu gibi iktidar ve yandaş medya gerçekleri saklamak ve esas sorumluları gizlemek amacıyla suni bir "yetki kimde?” tartışması başlattı. Hızlı ve göstermelik bir şekilde başlatılan soruşturmaların amacı yurttaşların bireysel öfkesinin kurumsallaşarak yasalar ve yönetmeliklerle istediği gibi oynayan iktidara yönelmesini engellemekti. Çünkü öfke kurumsallaşırsa her şeye yetkili ama hiçbir şeyden sorumlu olmayan iktidar hesap vermek zorunda kalacaktı.
Kartalkaya katliamında gözden kaçırılmaması gereken en önemli noktalardan birisi de iktidarın sermaye lehine yaptığı mevzuat değişiklikleriyle yerel yönetimlerin denetleme yetkilerini ellerinden alarak tamamen kâr odaklı düşünen ve bu şekilde hareket eden patronların önünü açmış olmasıdır. Bakan Ersoy ve iktidar yetkilileri yaşanan katliam nedeniyle yerel yönetimi suçlarken şu gerçeği göz ardı ediyorlar. 2007 yılında çıkarılan binaların yangından korunmasına dair yönetmelikte 2012 yılında yapılan değişiklikle yönetmelikteki ilgili maddeden "itfaiye birimleri "ifadesinin çıkarılmasıyla aslında yaşanmış ve yaşanacak olan katliamlarda esas sorumluluğun yetkisi elinden alınan yerel yönetimler değil direkt ilgili bakanlık oldu görülüyor. Ayrıca iktidar ve bakanlık tarafından yurttaşlarımıza söylenmeyen diğer bir gerçek ise Grand Kartal oteli yönetiminin 12 Aralık 2024 tarihinde Bolu belediyesinden yangın ile ilgili denetim talep ettiği ve Bolu Belediyesi'nin de 16 Aralık 2024 tarihinde yaptığı denetimde otelin yangın güvenliği konusunda yetersiz olduğunu tespit etmiş. Bunun üzerine denetim talep eden otel yetkilileri 24 Aralık 2024 tarihinde belediyeden denetimin iptalini istemişler. Yani aslında yerel yönetim yangın konusu ile ilgili oteli denetlemiş ve yetersiz olduğuna dair rapor vermiş. Bunun üzerine otel sahipleri yangın raporunun olumsuz çıkması nedeniyle özel bir denetleme şirketi ile anlaşarak oteli denetletiyor ve geçerlilik süresi 2025 olan bir belgeyi alıyor. Anlaşıldığı üzere otel sahipleri denetimsizlik ve mevzuat boşluklarından da yararlanarak kanunların arkasından dolanıp özel şirket aracılığıyla aldığı belge ile ölüm otelini işletmeye devam ediyorlar.
TMMOB Bolu il koordinasyon kurulu yaptığı açıklamada “otelde yangın çıktığında yangının yayılmasını engelleyen ve söndüren otomatik yağmurlama (sprinkler) bulunmadığını ve bu sistemin eksikliğinden dolayı yangının hızlı bir şekilde yayıldığını, söndürme işleminin zaman aldığını ve bu nedenle de can kayıplarının yaşandığını “belirtti.
İktidar ve bakanlık yanlış medya kanallarında ve troller eliyle sosyal medyada çıkardığı "Yetki kimde? " tartışmasıyla ve kanunlarda yaptığı sermaye yanlısı değişiklikler sonucunda 78 yurttaşımızın hayatını kaybetmesine ve onlarca yurttaşımızın yaralanmasına neden olan katliamın sorumluluğunu yine her zaman olduğu gibi üstünden atmaya çalışıyor.
Geçmişte yaşanan diğer katliamlarda olduğu gibi yaşanan bu katliamda da iktidarın uyguladığı sermaye yanlısı politikalar ve sermaye adına kanun ve yönetmeliklerde yaptığı değişiklikler ile yurttaşların hayatlarını hiçe saymıştır. Bütün sorunların ana kaynağı olan başkanlık sistemi ile patronların bakan olduğu bir düzende yurttaşların hayatlarını hiçe sayan ve daha fazla kâr elde etmek için her türlü yolsuzluğu deneyen patronların ceza almadığını göreceğiz. Çünkü başkanlık sisteminde esas güvenceye alınan şeyin yurttaşların hayatları değil sermaye birikimi olduğu açık bir gerçek olarak karşımızda duruyor.
Sonuç olarak Grand Kartal otelde yaşanan yangın katliamında yurttaşlarımızın hayatlarını kaybetmesinin nedeninin denetimsizlik, yapılan ihmaller ve sermaye adına değiştirilen yönetmelik ve mevzuatlar olduğu bunun da tek sorumlusunun her defasında iktidar sopasıyla tehdit edilen ve tüm yetkileri ellerinden alınan yerel yönetimler değil, her şeye yetkili olan ama hiçbir şeyden sorumlu olmayan iktidar olduğudur.