Nasıl kazanırız? Bu soru uzun zamandır birçoğumuzun aklını kurcalamakta. Kapitalist düzen içinde, sermaye sahipleriyle el ele vererek yurttaşların kanını emen canavarlaşmış bir yönetime karşı nasıl bir yol izler ve yöntem uygularsak kazanırız?

Bu sorunun her birimize göre ayrı ayrı cevapları olsa da, izlenecek tek bir yol ve uygulanacak tek bir yöntem var aslında. O da, hangi sınıfa ait olduğunuzu bilmek ve buna göre davranmak olacaktır. Çünkü karşımızda, birbirinden farklı kutuplarda görünseler bile, söz konusu menfaatleri olduğunda birlikte hareket edebilen yekpare bir yapı var. Birlikte hareket edebilen bu yapıya karşı, ancak ve ancak onlar gibi birlik olup mücadele edersek kazanabiliriz. Çünkü kişilerin tek başına verdikleri mücadeleler hem bir ses getirmeyecek hem de etkili olmayacaktır.

Nasıl kazanırızın yolu sınıf mücadelesinden geçmekte. Peki, nedir bu sınıf ve sınıf mücadelesi? Sınıf; kapitalist sistemde üretim araçlarına sahip olmayan ve hayatını sürdürmek için emek gücünü belirli bir ücret karşılığında sermaye sınıfına satarak geçimini sağlayan toplumsal bir grup olarak tanımlanabilir, yalın anlamıyla. Sınıf mücadelesi ise, hayatını devam ettirmek için emek gücünü sermaye sınıfına satan kişilerin sınıf aidiyeti geliştirerek haklarına sahip çıktıkları, sömürüye uğramadıkları ve insanca yaşadıkları bir toplum için verdikleri mücadeledir.

Tarihsel süreç içinde, sınıf mücadelesinin etkili şekilde ve kararlılıkla yapıldığı dönemlerde, canavarlaşan yönetimlere ve onların yanında, yöresinde saf tutan sermaye sahiplerine karşı büyük kazanımlar elde edilmiş ve verilen mücadele sayesinde asıl gücün sermayedarlar ve yönetenler değil, emeğiyle, alın teriyle hayatını devam ettirenler olduğu görülmüştür. Aynı zamanda, verilen mücadeleyle karamsarlığa itilmiş ve umutsuzluk içinde ne yapacağını bilmeyen insanlarda, bu mücadele sayesinde karanlığın dağılacağı ve aydınlık, güzel günlerin geleceğine dair umutlar yeşermiştir.

Bütün farklılıklarımıza rağmen, nereye ait olduğumuzu ve karşımızdakilerin de amaçlarının ne olduğunu bilmek ve bu şekilde ortak bir bilinç geliştirerek, bu bilinç doğrultusunda mücadele etmenin getireceği kazanımlar ve verdiği umuttan aldığımız cesaretle, bizi bölerek, parçalayarak ve ayrıştırarak yok etmeye çalışan sermaye sınıfı ve despot yönetimlerin planlarını boşa çıkaracak ve bir daha bu şekilde planlar yapmaya kalktıklarında karşılarında sınıfının farkında, mücadele etmekten korkmayan ve birlikte hareket eden bilinçli bir yapı bulacaklardır. Geçmişte ve günümüzde birçok örneğini gördüğümüz mücadeleler, bize göstermiştir ki kapitalist düzene karşı birlik olmak, bize her zaman kazandıracaktır.

Şimdi, umutsuzluğu ve karamsarlığı bir kenara bırakarak, bizi sömüren sisteme ve bu sistemin devamını saltanatları için gerekli görenlere karşı örgütlü mücadeleyi büyütmeliyiz. Bunun için sendikalara, işçi örgütlerine ve emek mücadelesi veren partilere katılmalıyız. Çünkü sesimiz ne kadar gür çıkarsa, karşımızda bulunan bu ittifak, bizi öyle kolay kolay teslim alamayacağını ve köleleştiremeyeceğini anlayacaktır. Unutulmamalıdır ki, bize köleliği, sefaleti ve zulmü reva görenler azınlık, biz ise çoğunluğuz.