Ben hatırlıyorum. Eskiden yaşadığım mahallede kimin derdi olsa herkes ona koşardı. İnsanlar sevgi ve saygı çercevesinde komşuluk ederdi. Bir erkek, eşini en küçük aşağı gören bir harekette bulunsa, sesini yükseltse, şiddet uygulasa tüm mahalle adama sırtını döner, kınardı. Kadınlar el üstünde tutulur, kıymet verilirdi. Ben de üç kız kardeş saygı ve sevgi dolu bir evde büyüdüm. Hep eşit hissettim, aşağı görülmedim. Üç kız kardeş yüksek öğrenim gördük. Anne ve babam, bizi okutmak için hep çırpındı. Mahalleli destekledi, moral verdi, güç verdi. Okuduğumuz için hep saygı gördük. Nezaket, görgü, saygı, fedakarlık önemliydi. Tersi davranışlarda bulunanlar hor görülürdü. Ben unutmadım.
KCDP’nin 2025 yılının Ocak ayı verilerine göre, 33 kadın cinayeti ve 32 şüpheli kadın ölümü yaşandı. Bu verilerin hepsi birer can, anne, evlat, dost bunu asla unutmayalım. Kadın cinayetleri, artık “cins kırım” noktasında. Bu verileri özellikle paylaşıyoruz. Kadın cinayetleri münferit vakalar değil, politiktir ve iktidarın yıllardır uyguladığı kadın düşmanı politikalarıyla "cins kırım" noktasına gelmiştir.
8 kadın evli olduğu erkek
5’i birlikte olduğu erkek,
6’sı akrabası,
3’ü tanıdığı,
3’ü oğlu,
3’ü kardeşi,
2’si eskiden evli olduğu erkek,
1’i babası tarafından öldürüldü.
“Aile yılının” ilk ayında kadınlar yine en çok aileleri tarafından öldürüldü.
İktidarın kutsadığı evlerde öldürüldüğümüz artık açıkça görülüyor. Bizi sevdiğini söyleyen, koruyacağına inandığımız ailemiz, bizi katlediyor. “Sokaklar çok tehlikeli, siz de evinizde oturun” diyerek bizi evlere hapsetmeye çalışan bu iktidar, evlerimizde öldürülmemize göz yumuyor. Kadınlar çok iyi bilir, hepimiz “sokak tehlikeli aman dikkat et kızım” diye büyütüldük. Uzun zamandır artık sokaklar değil evler tehlike saçıyor.
İktidar ne istiyor? Çocuk yapın, büyütün, patronlara köle yetiştirin. O şiddet dolu evlerde, sesinizi kesip oturun. Kendiniz olmak ta neymiş? Anne olmak, eş olmak neyinize yetmiyor? Kadının hayali mi olurmuş, fikri mi, kadın kim? İşte bu yüzden ölseniz de o evlerden çıkmayacaksınız…
Artık iktidar, güzel sözlere, asla uygulamadığı güzel projelere bile ihtiyaç duymuyor. Doğrudan kendi dilini konuşuyor. İktidarın gözünde hiçbir kadın, kendi kararını veremez, onun yerine mutlaka bir erkek söz sahibidir (baba, koca, erkek kardeş vs.)
Kadınlar yüzyıllardır, kendileri olabilme mücadelesi veriyor. Bizden öncekilerin bıraktığı mirası devraldık, bugün de geri durmayacağız. Kazanılmış haklarımızdan vazgeçmeyeceğiz. Kız kardeşler birbirimize tutunacağız. Yan yana, kadın erkek, eşit insanca yaşayacağız. Kadın-erkek farklıymış. Farklılık eşitliğe engel mi?
Peki, gerçekte biz hangisiyiz? Bize unutturulmaya çalışılan, mahalle kültürüyle büyüyenler mi? Yoksa iktidarın dediği gibi kadını yok sayan, aşağı gören canavarlar mıyız?
Sizlere, yakın zamandan, kesitler sunayım kararı siz verin.
Biz göçükten çıkarılırken “sedye pislenmesin diye çizmelerini çıkarmak isteyen” maden emekçisinin emektar elleryiz.
8 yaşındaki yangından kurtarılmış, "Annemin parası yok. Beni hastaneye götürmeyin" diyen çocuğun gözyaşındayız. Yoksullukla yorgun düşmüş, yüreğinin sızısındayız. Bir yandan onu tedavi ederken teselli de eden görevlinin duyarlı kalbiyiz. Yoksulluktan çocuklarını evde yalnız bırakan annenin çaresizliğindeyiz.
Grev çadırında çorbasını paylaşan, omuz omuza hakkını arayan emekçinin gururundayız.
Komşusu açken tok yatmayanların imanındayız.
Bolu otel yangınında "önce kadınlar ve çocuklar" diyen erkeklerin cesaretindeyiz.
Mısra Öz'ün çocuğu için adalet arayışının inadındayız.
Oğluna pantolon alamadığı için intihar eden babanın çaresizliğindeyiz.
Geçinemediği için iki işte çalışan herkesin yorgunluğundayız
Ağacını, toprağını savunan köylünün direnişindeyiz.
Pınar’ın çığlıklarını duyanlarız.
Tacizci, tecavüzcü, kadın katillerine geçit vermeyenlerin yanındayız.
Çocuğun rızası söylemlerini meşru görenlerin karşısında, “ çocuk bu ne rızası” diyenlerin yanındayız.
Kız kardeşleri için mücadeleden yılmayan kadınların isyanındayız.
Karanlığa rağmen hayata tutunanlar, teslim olmayanlarız.
Bu iktidar bize her şeyi unutturmak istiyor. Kendi gerici, totaliter rejimi için yeni bir kültür oluşturmaya çalışıyor. Biz iktidarları boyunca, kadın düşmanı politikalarıyla yarattıkları canavarlar değiliz. HATIRLAYIN! Biz MAHALLE kültürüyle, ruhuyla büyüyenleriz.
İktidar doymuyor. Kapitalizm ve patriarka elele, kadın düşmanlığını (erkeklik algısının kadına tahakküm üzerinden tanımlanması, kadın cinayetlerindeki cesasızlık politikaları, derin yoksulluk) politikaları şiddeti körüklüyor. Kadını ne pahasına olursa olsun evlere hapsetmeye çalışıyor. Neredeyse devletin her koltuğunda oturan da kadını köle, aşağı, aklı kıt, erkeğin namusu, sahip olunması, sahip çıkılması gereken bir mal vs söylemlerin toplumda meşrulaşması için, fikirlerini her fırsatta kusmaktan geri kalmıyor.
Dertleri gerçekten aile olsaydı, ki ülkede epey aile var, var olan aileleri destekler, huzur ve rahatını sağlarlardı.
Aile desteği olarak, evleneceklere teşvik ve çocuk başına para vermeyi önermek dışında hiç bir politikaları yok. Şunu hatırlatmak isterim biz çocuklarımızı hayatımızın en önemli parçası olduğu için doğruyoruz, para karşılığı değil. Çocuk yapmayan ailelere devletin cömertliği kapalı. İktidarın aileden anladığı, anne baba ve en az üç çocuk. Kadın ya da erkek, çocuğu olsa da tek başına aile kabul edilmiyor.
Biz halkız. Bu ülkenin çoğunluğuyuz. İktidar ve bir avuç para babasına teslim olmayanlarız. Biz bu ülkenin emekçileriyiz.
Tarih göstermiştir ki! Bütün iktidarlar geçicidir. Aslolan halktır.
Hep beraber ne olduğumuzu, kim olduğumuzu unutmayalım, hatırlayalım, sorgulayalım. Unutmayalım iktidarlar gelip geçicidir. Baki olan halktır.
Biz buradayız. Bu karanlığa teslim olmayanlarız..Biz YETER ARTIK diyenleriz, siz utanması olmayanlarsınız…