Türkiye'de eğitim politikalarının dinselleştirildiğine ilişkin tartışmalar yıllardan beri sürüyor. Özellikle din görevlilerinin okullarda "değerler eğitimi" vermesine imkan sağlayan "Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum (ÇEDES)" projesinin laiklik ilkesini çiğnediği savunuluyor. Ancak bu tartışmalara neden olan tek uygulama, ÇEDES değil. Tarikat ve cemaatlerin kontrolünde olan medreselerde verilen "eğitim" de eleştirilerin odağında.

İslam ülkelerinde İslam kurallarına göre orta ve yükseköğrenim eğitimi veren medreseler, Türkiye'de aslında 1924'te çıkarılan Tevhid-i Tedrisat Kanununca yasak. Cumhuriyet'in ilanından sonra çıkarılan yasa, eğitimin yalnızca devlet eliyle yapılabileceğini öngörüyor.

Ancak, DW Türkçe'den Uğur Şahin'in haberine göre  kâğıt üzerinde yasadışı olan medreselerin şu an "Kur'an kursu" adı altında yasal bir "eğitim kurumu" gibi faaliyetlerini sürdürdüğü gözlemleniyor. Medreselerin net sayısı bilinmiyor. Muhalefetin iddiasına göre, sadece Güneydoğu Anadolu'da 800'den fazla medrese bulunuyor. Aynı şekilde buralarda eğitim alan çocukların sayısına ilişkin de veri bulunmuyor. Resmi verilere göre okulda olması gereken 1 milyon 187 bin çocuğun eğitimin dışında kalması ise soru işaretlerine neden oluyor. 

Medreseler akademik araştırmalarda 

Medreselerin Türkiye'deki faaliyetleri akademik çalışmalara da yansıyor. Munzur Üniversitesi bünyesinde Arzu Dağlı tarafından 2023'te hazırlanan "İlahiyat Fakültesi ve Medrese Öğrencilerinin Din Eğitimi (Siirt Örneği)" başlıklı yüksek lisans tezinde, Siirt'te ilahiyat fakültesine gidenler ile yine bu kentte medreselerde eğitim alanlar kıyaslanıyor. Arzu Dağlı'nın 20 ilahiyat, 20 de medrese öğrencisiyle görüşürek hazırladığı tezde öğrencilerin bu iki kurumu tercih etme motivasyonu araştırılıyor. 

Araştırmada her iki grupta yer alanlar dini eğitimin küçük yaşta başlaması yönünde görüş bildiriyor. Dini eğitim açısından hangisinin daha faydalı olduğu sorusuna ise ilahiyat fakültesinde okuyanlar "ilahiyat", medreselerde eğitim alanlar ise "medrese" cevabını veriyor. Çalışmaya göre, medreselerin tercih edilmesinin en önemli nedeni olarak daha detaylı dini eğitim alma isteği öne çıkıyor.

Şırnak Üniversitesi'nde Abdullatif Özdemir tarafından 2022'de hazırlanan "Şırnak Medreselerinde Okutulan Hadis İlimleri" adlı çalışmada ise "hadis eğitiminin öneminden" söz ediliyor. Şırnak'taki medreselere odaklanılan yüksek lisans tezinde, kentte 11 medrese bulunduğu ve bu medreselerde 500'ün üzerinde öğrenci bulunduğu aktarılıyor. Çalışmada bir medresede derslerin bir kısmının ilçe müftüsü tarafından verildiğine dikkat çekiliyor.

Tezde medreselerde ders veren hocaların mensubu oldukları tarikat şeyhlerinin ara sıra medreseleri ziyaret ettiği de dile getiriliyor. Bunun bir nevi denetim olarak algılanabileceği belirtilen araştırmada, medreselerin Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı olduğu vurgulanarak "Dolayısıyla Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından sürekli denetleme yapılır. Bununla birlikte seydaların (hocalar) mensubu oldukları tarikat şeyhleri ara sıra medreseyi ziyaret eder. Yaptıkları bu ziyaretlerde medresenin işleyişi ve eksiklikleri ile ilgili bilgi alırlar. Fakat medrese hocaları özellikle eğitim konusunda kendi medreselerinde tam bir bağımsızlık içerisindedirler" deniliyor. 

Hangi dini yapılanmaların medreseleri var? 

İsmailağa Cemaati, "İslam'ın sarsılmaz kalesi" olarak nitelendirdiği medreseleri yaygın şekilde kullanan cemaatlerin başında yer alıyor. Cemaatin sadece İstanbul'daki medreselerinde 2 bin 500 öğrenci olduğu dile getiriliyor. Yine aynı cemaate bağlı Huzurlu Gönüller Eğitim Vakfı'nın İstanbul, Kocaeli ve Sakarya'da 16 adet medresesi bulunuyor. 12 yaş ve üzeri çocuklar, bu medreselere kaydedilebiliyor. Vakfın internet sitesinde eğitim sürecinin sekiz yıl olduğu belirtiliyor. Bu süreçte "hem medreseye hem de okula gidilemeyeceği" aktarılıyor. 

İsmailağa Cemaati'nden tasfiye edilen ve "Cübbeli” lakabıyla bilinen Ahmet Mahmut Ünlü'yle bağlantılı olduğu ileri sürülen Vuslat Derneği'nin de medresesi bulunuyor. Derneğin sadece Erzurum'da 20'nin üzerinde medresesi bulunuyor.

Bir diğer medrese sahibi "İlim Merkezi" adlı yapılanma da İsmailağa ile bağlantılı. "Hafızlık medreseleri" açan yapılanma, bugüne kadar 2 binin üzerinde öğrenciye eğitim verdiklerini kaydediyor. İnternet sitelerinde, "Her hafta pazartesi, çarşamba, cuma günleri okul çıkışı erkek çocuklarımız için Kur'an-ı Kerim, talim, tecvid, namaz ve ilmihal dersleri veriyoruz" açıklaması yer alıyor.

Adli ve idari yargıda yeni kararname Adli ve idari yargıda yeni kararname

İsmailağa'ya yakın Erenler Vakfı'nın da medreseleri bulunurken Fatih Medreseleri'nin faaliyetleri dikkat çekici. İnternet sitelerinde "Talebe 4 yaş 4 ay 4 günlük iken alınır" deniliyor.

HÜDA PAR'a yakın Alimler ve Medreseler Birliği'nin de medreselere ilişkin çalışmaları da göze çarpıyor. Diyarbakır merkezli birlik, yasadışı şekilde medrese eğitimi veriyor ve binlerce öğrencilerinin bulunduğunu belirtiliyor. Medreseler Van, Elazığ, Gaziantep, Kayseri, Bingöl, Batman ve Diyarbakır gibi şehirlerde bulunuyor. HÜDA PAR Mersin Milletvekili Faruk Dinç, yerel seçim sürecinde başkan adayı olduğu Diyarbakır'da medreseleri ziyaret etmiş, medreselerin resmi statü kazanmaları için çalışacaklarını kaydetmişti. 

"Diyanet anayasal bir suç işliyor"

Konuya ilişkin DW Türkçe'ye değerlendirmelerde bulunan ilahiyatçı ve felsefeci Prof. Dr. Şahin Filiz'e göre medreseler, özellikle Siirt'in Tillo ilçesi ile Bitlis ve Diyarbakır'da yoğunlaşmış durumda. "Medreselerin gittikçe yaygınlaştığına" işaret eden Prof. Dr. Filiz, özellikle Nakşibendi kökenli dini yapılanmaların medreseler açtığını belirtiliyor. Diyanet'in sorumluluğuna işaret ederek Filiz, "Diyanet'in kurulmasının amacı çok net. Türk halkının doğru din eğitimiyle aydınlatılmasını amaç edinen Diyanet hem laik hem de özerk bir kuruluştur. Fakat bütün bu anayasal yükümlülüklerini çiğneyerek bunlara göz yumması Diyanet İşleri Başkanlığının anayasal bir suç işlediğini gösterir" görüşünü dile getiriyor.

DW Türkçe'ye konuşan Eğitim Sen Genel Başkanı Kemal Irmak ise "Laik eğitimle ilgili sistemde bir sürü gedikler açıldı" diyerek yürürlükteki ÇEDES projesini hatırlatıyor. Medreselerin faaliyetleri için "Yasal olarak bu mümkün değil" değerlendirmesinde bulunan Irmak, "Bu yapılıyorsa, burada gayrimeşru ve yasal olmayan bir fiile karşı karşıyayız demektir" ifadesini kullanıyor.

12 yaşındaki Abdülbaki Dakak'ın geçen yıl Şanlıurfa'da Menzil Cemaati'yle bağlantılı Semerkand Vakfı'na ait olduğu iddia edilen bir medresede ölü bulunması, kaçak şekilde dini eğitim verilen yerleri gündeme getirmişti. 

Diyanet İşleri Başkanlığı, DW Türkçe’nin konuya ilişkin sorularını yanıtsız bıraktı.

Editör: Tuncer Kalaycı