Platon Milattan önce 427 – 347 yılları arasında yaşamış klasik dönem antikçağ filozofudur. En bilindik antik çağ filozoflarından Sokrates’in öğrencisi, Aristotales’in öğretmenidir. “İdeacı” düşünce Platon ile doruk noktasına ulaşmıştır. 19. Yüz yılda yaşayan ideacı filozoflar yazılı bütün eserlerin aslında Platon’un temel eseri Devlet’in dip notu olduğunu kabul etmişlerdir. Hıristiyanlık ve İslamiyet üzerinde büyük etkisi olan Platon tüm doğu kültürlerinde Eflatun olarak tanınmaktadır. Öğretmen ve Matematikçi olan Platon batı dünyasının ilk yüksek öğretim kurumunun kurucusudur, Bu akademi günümüzdeki modern üniversitelerin başlangıcı olarak kabul edilmektedir.
Eğitim (iki nokta üst üste): kasıtlı ve istenen yönde davranış değiştirme sürecidir.(Y.K. Kaya-1973)
Bir bakıma modern üniversitelerin tohumlarını atan Platon’un eğitimle ilgili iki temel yaklaşımı vardır. Platon okullarda sadece matematik ve beden eğitimi derslerinin okutulmasının doğru olacağını, diğer alanlardaki eğitimi, bireyin doğal hayatı içerisinde alması gerektiğini savunmuştur. İkinci olarak ta Platon, kızlar ve erkeklerin aynı ortamda ve eşit şekilde eğitim almaları gerektiğini söylemiş, bu birlikteliğin karşı cinsler arasında dostluğu ve paylaşımı arttıracağını savunmuştur.
Dünyada karma eğitimin ilk örnekleri Reform hareketlerinden sonra Protestan gruplarında görülmüştür. Avrupa’da karma eğitim, reform hareketlerinden sonra kız çocuklarına da kutsal kitabın okunmasını öğretmek amacıyla ortaya çıkmış; 18. yüzyılın ikinci yarısında kızların kent okullarına alınmaya başlamasıyla devam etmiştir.(Okçabol, 2013a).
ABD’de 1787’de karma eğitim yapılan ilk ortaöğretim kurumu açılmış (Okçabol, 2013a); uygulama 19. yüzyılda yaygınlaşmış, 20. yüzyılda Yahudi ve Katoliklerin itirazlarına rağmen resmi devlet politikası haline gelmiştir.
Osmanlı döneminde kız öğrenciler resmi olarak sadece sıbyan mekteplerinden faydalanabilmiş; 1869’da zorunlu hale getirilen bu kurumlarda, erkeklerle aynı sıraya oturmamak koşuluyla aynı okullarda eğitim görmüşlerdir. (Kurnaz, 2011, s.25-45).
Cumhuriyet’in kurulmasından sonra 1924’te kabul edilen Tevhid-Tedrisat Kanunu’yla ilköğretimde (Akyüz, 2011); ardından 1926’da da ortaöğretimde karma eğitime geçilmiştir (Güven, 2010, s. 213).
Görüldüğü gibi hem dünyada hem de biz de 100 yıldan fazla zamandır karma eğitim uygulanmaktadır. Karma Eğitim, en basit tanımla, kızların ve erkeklerin aynı eğitim çatısı altında, aynı sınıflarda, eşit şekilde eğitim gördükleri eğitim sistemidir. Bu sistem cinsiyet ayrımcılığını ortadan kaldırmayı, kadına da erkeğe de aynı yerde oynama, yazma, okuma, yaşayarak öğrenme, araştırma ve beraber öğrenme olanağı sunmayı amaçlar.
Cinsiyet rolleri, yani kadın ve erkeğin sosyal ortamlardaki davranışları, tavırları, tutumları biyolojik değil toplumsaldır. Yani öğrenilerek kazanılır. Çocuklar, kadın olmak, erkek olmak ne anlama gelir, beklentiler nelerdir vs. etrafındaki yetişkinlerden ve yaşıtlarıyla yaşadıkları sosyal ilişkilerden öğrenirler.
Bu noktada karma eğitim, küçük yaştan itibaren, farklılıkları ve doğru davranış biçimlerini eğitim içerisinde formal olarak kazanmalarını sağlar. En başta çocuklar kadın ve erkeklerin birbirlerine eşit olduklarını, kız çocuklarının zeka, beceriklilik ya da fiziksel dayanıklılık alanlarında erkelerden geride olmadıklarını yaşayarak öğrenirler.
Yine karma eğitim içerisinde çocuklar karşı cinse karşı; uygun olan/ uygun olmayan bakma, uygun olan / uygun olmayan konuşma ve uygun olan yada uygun olmayan dokunma davranışlarını küçük yaşlarda ve yaşayarak kazanırlar. Böylelikle çocuklar yetişkin olduklarında da karşı cinsle olan ilişkilerini sağlıklı şekilde yürütürler.
Beraber eğitim aldıklarında, erkekler, kızların sosyal ilişkilerdeki uygun/doğru davranışlarını model alır, daha hassas olmayı, açık iletişim kurmayı öğrenirler. Kızlar ise erkeklerden daha atılgan, isteklerini dile getirebilen, itiraz edebilen, kendini koruyabilen bireyler olmayı öğrenirler.
Beraber eğitim aldıklarında, karşı cinse nasıl davranılması gerektiğini öğrenirler. Bu sayede cinsel istismar, taciz, zorbalık gibi konularda farkındalıkları artar ve özellikle kızlar kendilerini koruyacak beceriler kazanırlar. Tüm bu davranış odaklı faydalarının yanı sıra bilimsel araştırmalar göstermiştir ki Karma Eğitim gören öğrenciler Ayrık Eğitim (tek cinsin eğitim gördüğü sistem) öğrencilerden, akademik olarak da daha başarılı olmaktadır.
Buna karşın Karma Eğitime karşı çıkanların, “ayıp, günah, genel ahlak vb. bizim gelenek ve göreneklerimiz” ile başlayan cümleler dışında hiçbir bilimsel argümanları yoktur. Aslında kast ettikleri istismar, taciz ve tecavüz gibi cinsel suçların ya da “uygunsuz davranışların” karma eğitim nedeniyle olduğu iddiasıdır. Oysa bilimsel araştırmalara göre, bu tarz cinsel suçlar aksine tek cinsin eğitim gördüğü ayrık eğitimde çok daha sıklıkla görülmektedir.
Yanı sıra sadece erkeklerin eğitim gördüğü kurumlarda çarpık ilişkilere daha çok rastlanmaktadır. Çarpık ilişkiden kasıt, yetişkin bireylerin kendi iradeleri doğrultusundaki cinsel yönelimi değil, halk arasında “oğlancılık, fiili livata” gibi isimlerle bilinen taciz biçimleri ya da bademleşme diye tabir edilen erkek çocukların istismarına dayalı cinsel suçlardır.
Hal böyleyken, Karma Eğitimin tartışılması abesle iştigaldir, zaten dünyada böyle bir tartışma söz konusu değildir. Dünyada ve bizde yüz yıllardır uygulanan, kökleri ta Platon’a kadar uzanan, doğruluğu artık tartışmasız olarak kabul edilen bu sistemin kaldırılmasını istemek, Platon’un gerisine düşmektir, düpedüz gericiliktir.
MEB’in yaptığı yönetmelik değişikliği karma eğitimin kaldırılmasının yolunu mu açmaktadır?
1973 yılında kabul edilen 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’yla karma eğitim, Türk Milli Eğitiminin temel ilkelerinden biri olarak benimsenmiş ve “Okullarda kız ve erkek karma eğitim yapılması esastır. Ancak eğitimin türüne, imkân ve zorunluluklara göre bazı okullar yalnızca kız veya yalnızca erkek öğrencilere ayrılabilir” ifadesiyle yasada yerini bulmuştur.
Bu yıllarda Türkiye’de kız çocuklarının okullaşma oranı çok düşük olduğundan, kız çocuklarını okula göndermeyen velilerin kaygılarını gidermek için yalnızca kızların eğitim göreceği okulların açılmasını sağlamak üzere düzenleme bu şekilde yapılmıştır. O yıllarda çokça açılan, Yalnızca kızların okuduğu pratik kız sanat okulları, kız meslek lisesi gibi okul türleri ile kız çocuklarının okullaşma oranı aşamalı olarak yükseltilmiştir.
Aradan geçen otuz yıllık süre içinde kız çocuklarının okula gönderilmesinde toplumda olumlu yönde tutum değişikliği olmuş ve kız çocuklarını okula göndermek istemeyen veli profili marjinal bir toplumsal kesimde kalmıştır. Kız çocuklarının okullaşmasına ilişkin sorunlar ortadan kalkınca, Karma eğitimle ilgili yapılan son düzenleme 2000-2001 öğretim yılında tüm okullarda karma eğitimin zorunlu hale getirilmesi olmuştur. Bu düzenlemeyle yalnızca kızlara ya da yalnızca erkeklere eğitim veren okul türü açılmasının yolu kapanmıştı. Düzenleme hali hazırda ayrık eğitim yapan kız meslek liseleri, kız Anadolu imam hatip ve teknik liselerde de aşamalı olarak karma eğitime geçilmesini ön görüyordu.
Bizler hala ayrık eğitim yapan bu kurumların da bir an önce mevzuata uygun hale getirilerek karma eğitime geçmesini talep ederken, Milli Eğitim Bakanlığı yaptığı değişiklikle, tüm okullarda karma eğitim uygulanır ibaresini bazı okul türleri için yönetmelikten çıkardı. Uygulamada zaten ayrık eğitim yapan kız meslek liseleri, kız Anadolu imam hatip ve genel liseleri, kız ve erkekler için ayrı teknik liselerde karma eğitim şartı kaldırmış oldu. Yanı sıra bu okul türlerinde 70’lerdeki gibi yalnız kız ya da yalnız erkeklerin eğitim alacağı yeni okulların açılabilmesinin önü açıldı.
Her ne kadar bakanlık yaptığı açıklamada yasayı işaret ederek karma eğitimin kaldırılmasının söz konusu olmadığını söylese de, düzenlemenin Karma Eğitimin esnetilmesi anlamına geldiği açıktır. 1970’lerde zorunluluktan yapılan düzenlemeye herhangi bir ihtiyaç olmaksızın geri dönülmesi elbette, “acaba Milli Eğitim Bakanlığı bazı tarikatların isteği doğrultusunda, karma eğitimin kaldırılmasının önünü mü açıyor?” sorusunu akıllara düşürecektir.