İyi günler arkadaşlar,
İtiraf edeyim ki biraz utanıyorum. Yaşıtlarımın çoğu haftalardır evlerde, daha çok da apartman dairelerinde kapalıyken, hepiniz son dört günü karantinada geçirmişken bana bu günler keyifli bir tatil gibi geldi! Hava serin olsa da bol bol bahçede yürüdüm, bahar çiçekleriyle selamlaştım, ağaçlarla sohbet ettim, ormandan kaldirek topladım... iyi geldi! Evde kapalı kalmasam da -çiftçilere izin var- ben de haftalardır sokağa çıkmıyorum, dükkanlara girmiyorum, kendi ekibimiz dışında kimseyi görmüyorum.
Bu arada epey iş de çıkardık. Tohumları toparladık, ekilecekleri ektik, kışlıklar temizlendi, topraklar ekime hazırlandı. Ahenk kara hindiba çiçeklerinden harika bir yiyecek hazırladı: reçel mi desek, şurup mu, bal mı bilemedik... Bir sürü yararının yanısıra hoş kokulu, güzel bir kahvaltılık. Bu hafta listede.
Hala bilinmeyeni çok bir denklem Corona... metalde şu kadar saat yaşıyor, plastikte bu kadar bilgilerinin ötesinde esas olarak insandan insana bulaştığı gerçeğini unutmamak gerek. Üstelik yeni yapılan araştırmalar belirtilerin ortaya çıkmaya başlamasından 24 saat öncesinin virüsün en fazla yayıldığı zaman olduğunu gösteriyor. Kısaca tek çözüm uzak durmak, gördüğünüz sağlıklı insanların olduğu kadar kendinizin de taşıyıcı olabileceğini akıldan çıkarmamak!
Bildiğim kadarıyla insan denilen yaratık topluluklar halinde yaşadı ama "sürü hayvanı" olmadı tarihinde. Sürü gibi davranmayı sonradan benimsemiş olmalıyız! Yarın yasak kalkınca içeriye sayılı insan alınan marketlerin önlerindeki tezgahlara sürü halinde doluşan insanlar görmeyiz umalım...
Aslında bugün endüstriyel tarımın bizi nasıl buralara getirdiğinden söz etmek istiyordum ama biraz önce okuduğum bir yazı olayı o kadar güzel ve net özetlemiş ki, en iyisi siz de okuyun derim! ( https://kuzeyormanlari.org/2020/04/20/kapitalist-tarim-bir-halk-sagligi-sorunudur/ )