Dünyada, bölgemizde ve ülkemizde olağanüstü süreçler yaşıyoruz.
İnsanlığın birikimi COVID-19 salgınını kolay atlatabilecek düzeydedir. Salgını ağır hasarla yaşıyor oluşumuzu sadece virüsün niteliğine bağlamak doğru değildir. Ücretli emek sömürüsüne dayalı kapitalist sistem, geçici çözümlerle atlattığı krizleri biriktirmiş bunalıma dönüştürmüştür. Virüs salgını ile bir altüst oluşun eşiğine dayanmıştır. Sermaye iktidarı ve düzen muhalefeti kapitalizmi kurtarma panik ve telaşıyla, geçici önlem paketleri uyguluyor, en ağır tedbirleri yarıştırıyorlar.
Açıklanan “Önlemler Paketi” emekçiler ve ezilenler için her zamanki yalan ve aldatma politikalarını içeriyor.
Egemen ideoloji hem 'işe git' hem de 'evde kal' diyor.
Anladık, evde kalacak ama nasıl ?
Öncelikle belirtmeliyim ki, hem işe gidip hem evde kalmak mümkün değildir.
Hiçbir birikimi olmayan, sadece günlük yevmiye işleri ile gerçekten sadece “karın tokluğuna” çalışan işçi ve emekçiler “evde kal” çağrısına uyarsa aç kalacaktır.
Düzenli hiçbir gelire sahip olmayan işsiz yurttaşlar aç kalma tehlikesi yaşayacaktır.
“Ücretsiz izine” zorlanan işçi ve emekçiler birikimleri olmadığı ve borçları olduğu için çıkmaza girmiştir.
Şimdi soruyorum;
Emekçiler, yoksullar bu çıkmazdan nasıl kurtulacak ?
Bunun yanıtını kimse vermiyor...
Öyleyse, iktidarın "izolasyon politikasına uy, talep etme, aç kalsan da biat et” dayatmaları ile evde kalmayı red ediyorum.
Taleplerin kısmen karşılanmasını sadaka gibi kabullenen, sorunun ve çözümün öznesi olmayan “evde kal” önerilerini yetersiz buluyorum.
Sorun uluslararası, çözüm ulusal ise o çözüm nerededir ?
Sınırlandırılmış kamu kaynakları ve sermaye şirketlerinin sadaka niteliğindeki bağışları ile oluşan bütçelerle sorun çözülebilir mi ?
İşten çıkarmalar, ücretsiz izinler, iflas ve konkordatolar sürdükçe sorun giderilebilir mi ?
Sağlık koşulları elverişli olmayan işyerleri kapatılmayıp, işçiler ücretli izine çıkarılmadıkça sorun çözülebilir mi ?
Kredi kartı ve banka borçları faizsiz olarak ertelenmedikçe,
Kiralar ve faturalar sorun olmaktan çıkarılıp ödemeler ertelenmedikçe sorun çözülebilir mi ?
Sağlık kurumları kamulaştırılıp herkese ücretsiz hizmet verebilecek şekilde güçlendirilmedikçe,
Herkes sigortalı sayılıp sağlık hizmeti ve ilaçlarını parasız alamadıkça,
Her haneye ücretsiz hijyen ürünleri dağıtılmadıkça,
Yaşlılar ile çocukların bakımları ve sağlık taramaları eksiksiz, periyodik ve düzenli olarak yapılmadıkça,
Göçmenlerin ve yurtdışındaki yurttaşların sağlıklı yaşamları sağlanmadıkça,
Ayrımcı ve ırkçı eğilimler önlenmedikçe,
Sorunlar gerçekten çözülebilir mi ?
Sorunların çözümü devlet eliyle bağış toplamakta değil, devlet kaynaklarını doğru ve etkin biçimde kullanmaktadır.
Bunun için de;
Zorunlu olmayan ihaleler durdurulup ertelenmeli, kanala değil sağlığa ve eğitime yeterli bütçe ayrılmalıdır.
Özel şirketlere peşkeş çekilen “Yap-İşlet-Devret” modeli nedeniyle müteahhitlere ödenen “kayıp-zarar” bedelleri iptal edilip, müteahhitlere yaptırılan tüm otoyollar, köprüler, tüneller, havaalanları, demiryolları ve limanlar kamulaştırılmalıdır.
İşçi ve emekçilerden yapılan zorunlu kesintilerle oluşturulan “İşsizlik Fonu”, “Kıdem Tazminatı Fonu” ve “Varlık Fonu” bu süreçte işçi, emekçi ve yoksulların ihtiyaçları için kullanılmalıdır.
Tüm bunları yapabilmek için de toplumsal barış ve mutabakat çok önemlidir.
O nedenle;
Yeni infaz yasası evrensel hukuka uygun olarak düzenlenmeli, siyasi tutsaklar dahil edilmelidir. Hasta ve çocuklu kadın tutsaklar derhal serbest bırakılmalıdır.
Belediyelere haksız ve hukuksuz kayyum atamaları durdurulmalı ve kayyum atanan belediyelerde seçilmişler göreve geri döndürülmelidir.
Yoksa, konulan yasakların bir anlamı bulunmayacak ve sonuç alıcı olamayacaktır. Birlik, beraberlik ve bütünlüğün lafta kalması da engellenemeyecektir.