Kırkpınar’da bir avuç insan yaklaşık iki aydır yaşadıkları mahallenin ortak kullandığı yeşil alanı korumak için direndi. Teleferik Projesi’ni yapacak olan firmanın özel güvenlik görevlileri ile tekrar geleceği endişesiyle çadır kurup günlerce geceli gündüzlü nöbet tuttu.
Bu süre içinde projenin sahibi Sapanca Belediyesi’ne çağrıda bulunup, teleferiğin alt istasyon yerinin değiştirilmesini istediler. Ne var ki seslerini duyuramadılar. Sapanca Belediyesi, ‘Daha önce iki kez görüştük, gerekli açıklamaları yaptık’ deyip, yeni bir görüşmeye gerek duymadığını açıkladı.
Teleferik ihalesini kazanan firmanın genel müdürü ise partilerden girip, meslek odalarından çıktı. Kendisinin daha fazla mağdur (!) olduğunu anlattı.
Konu daha dün Büyükşehir Belediye Meclisi’nde bir kez daha gündeme geldi. CHP’li Şaban Koludra, ‘Seçmene karşı sorumluluğunuz var, o insanları dinleyin’ dedi. Ancak konunun muhatabı adeta bugün yaşananları ilan edercesine ‘Biz konuşmuştuk’ diye yanıt verdi.
Ve korkulan oldu.
Kırkpınarlılar ve destek için gelenler sabah alanı doldurdu.
Kadını, çocuğu, yaşlısı ve genciyle son bir umutla, dedelerinin ‘ortak yaşam’ için hibe ettiği yeşil alanı korumaya çalıştı.
Destek için gelenlerle çadırın önüne oturup, ‘bizi ezmeden giremezsiniz’ dediler.
Sandılar ki, karşılarındakiler onları ezmezler!
Ezenlere kalsa belki öyle olacaktı ama emir büyük yerden…
Yürüdüler kalabalığın üzerine; umduklarından çok kolay bitti işleri…
Çünkü oradaki halk polisle kavga etmeye değil, yaşam alanlarını savunmaya gelmişti.
Peki bu kadar insanı, evindeki konforunu bırakıp geceli gündüzlü nöbet tutmaya iten şey neydi?
Kırkpınar Çevre ve Doğa Sporları Kulübü Derneği Başkanı Hüsamettin Koçlu, dünkü olaylardan önce verdiği bir röportajda bunun nedenini şöyle özetliyor:
“Yaklaşık 45 gündür buradayız. Yetkililer hiçbir şekilde uzlaşmaya yanaşmıyor. Onun için de biz burada sakin bir şekilde bekledik. Burası AFAD Acil Toplanma bölgesi. Teleferiğin yerinin burasının olmasını istemiyoruz. Kalkınması gereken başka yerler var, o yerlere yapılsın istiyoruz. Biz teleferik karşıtı değiliz. Sadece yerine karşıyız. Burada 6 metrede su havzası var. Yeraltı kaynak suları, gölü besleyen sular bu bölgeden geçiyor. Yeraltı otoparkını yapmaları zaten mümkün değil. Çünkü su çıkacak. Yani yaklaşık 8 metre hafriyat kazmaları gerekiyor ama 6 metrede kara su çıkıyor. Burası gölü besleyen esas ana damarlardan geçtiği alan. Onun haricinde burası biliyorsunuz şartlı bağışlanan yer. Mera vasfından çıkardılar. Biz sadece bugün değil, onlar buradan vazgeçene kadar buradayız. Buradan vazgeçsinler buradan ellerin ayaklarını çeksinler.”
Konuşulması gereken bir başka konu daha var.
Sapanca Belediye Başkanı Özcan Özen’in “Biz kendileriyle daha önce iki kez, birinde 3 saat diğerinde 2 saat görüştük” sözleri…
Bu görüşmelerde iki şey söylemiş. Birincisi, “otoparkın üzeri yeşil alan olacak”, ikincisi de “Proje 1 yıl önce imzalanmış, yapacak bir şeyim yok.”
Nitekim hiçbir şey yapmadı, polis halkı zor kullanarak proje alanından dışarıya atarken kılını bile kıpırdatmadı.
Bir belediye başkanının kendisini seçen insanların seslerini duyamayacak kadar sağırlaşmasının, onların kolluk kuvvetleri tarafından hırpalanmasını göremeyecek kadar körleşmesinin nedeni ne olabilir ki?
Bu soru Özcan Özen ile sınırlı kalmamalı…
Dağları hızla betonlaşan Sapanca’yı son 20 yıldır yönetenler de mercek altına alınmalıdır.