Mardin Mazıdağı'ndan gelen fındık işçilerinin, işveren ve köylülerin saldırısına uğraması kabul edilebilir değil.
Türk-İslam geleneklerine sıkı sıkıya bağlı olduğu bilinen ya da böyle bilinmesi için yıllardır tek düze propaganda yapılan kentte yaşanan 'ırkçı saldırı'dan başka bir şey değildir.
Hani misafirperverlik?
Hani Tanrı misafirliği ?
Hani farklı ırktan ve dinden de olsa insana gösterilen şefkat ?
Düşünün, böyle bir saldırı size yapılsa ne hissedersiniz ?
İşe, çalışıp para kazanmaya ihtiyacınız var. Çoluk çocuk gurbete çıkıp çalışmaya gidiyorsunuz. Ama orada saldırıya uğruyorsunuz.
Ne kadar susar ve sessiz kalırsınız ki ?
Sebebi ne olursa olsun bu saldırı kent için yüz karasıdır...
Yaşanana bakar mısınız ?
Sabah çalışmak için bahçeye gideceksiniz ve işveren diye tanımlanan bir kişi gelip, ‘köpek sürüsü’ diye laf atacak.
Ne yaparsınız ?
Kavga çıkmaması için doğal haklardan biri olan "çalışmama hakkı"nı kullanarak orayı terk edersiniz, değil mi ?
Mardinli işçiler de bunu yapıyor. Ama heyhat, işveren denilen zat (iddiaya göre) "Siz burayı memleketiniz mi sandınız, burası bizim’ diye yanındakilerle birlikte sopalarla saldırıyor ve "İt sürüleri, halen ne bekliyorsunuz” hakaretinde bulunuyor.
Bardağı taşıran o kadar çok damla var ki, söylemek ve yazmakla bitmez.
Darp edildikten sonra Mardin'in Yücebağ köyüne dönen o işçiler, Mazıdağı Devlet Hastanesi’nden darp raporu alıyor. Ve jandarma tarafından ifadeye çağrılıyor.
Tam bu noktada, senaryo denilebilecek uygulama hayata geçiriliyor. Basının ve siyasi parti temsilcilerinin köye girişi 'salgın' gerekçe gösterilerek engelleniyor.
Nasıl ama ?
İşin acı ve kabul edilemez yanı, bu tür olayların 'sıradan adli vaka' gibi algılatılmaya çalışılmasıdır. Oysa, bu saldırının altında düpedüz ırkçı anlayış yatıyor.
Ve bu ilk de değil...
Anımsayın, 2 yıl önce Hendek’te de benzer bir olay yaşanmıştı.
Sokakta Kürtçe konuşan baba Kadir Sakçı ile Burhan Sakçı’nın önlerini kesen bir grup, yönelttikleri “Kürt müsünüz?” sorusuna “Evet” yanıtı almaları üzerine baba Kadir Sakçı’yı darp etmiş ve baba yaşamını yitirmişti.
Saldırganlardan Hikmet Usta’ya müebbet ile 15 yıl hapis cezası, olay sonrası kaçmasına yardım eden Recep Eş’e de 5 ay hapis cezası verilmişti.
Ve geçen yıl;
Karasu’da Kürtçe selamlaştığı için 6 kişinin silahlı saldırısına uğrayan Şirin Tosun yaşamını yitirmiş ve olay sonrası halen cezaevinde olan 2 saldırgan tutuklanmıştı.
Nerede kaldı ev sahipliği ?
Nerede kaldı kardeşlik ?
Nerede kaldı yaratılanı yaradandan ötürü sevme anlayışı ?
Ne ara bu hale gelindi iyice düşünüp bir çözüm yolu bulunmalı ve bir daha böylesi bir olay yaşanmasının önü mutlaka alınmalı.
Yoksa, binlerce insan 'Sakaryalıyım' demekten utanır hale gelecek, geliyor da...