Her genç kızın rüyası, “Singer dikiş makinesi” olmuyor, ama her genç kız kendini ünlü, başarılı, mutlu hayal ediyor. Reklamdan yola çıkınca “genç kız” dedim, filmde de genç bir kız var, ama hayaller yaşlı genç, kadın erkek, köylü kentli hepimizin taşıyıcı gücü…
Yönetmen Edgar Wright, görselliği dorukta, sürükleyici bir film çıkarmış. Geçenlerde, okul yıllarından kalma bir notum geçti elime, “somut olmayan duygular filme aktarılamaz”… Yüz yıl öncesinin düşüncesiymiş. Her şeyi yapabilir, beyazperde aracılığıyla izlettirebilirsiniz. Yeter ki, isteyin ve ne istediğinizi bilin, ona göre de çalışın.
İngiltere’de, bir kasabada, moda tasarımcısı olmayı düşleyen Eloise, taşralı olmanın da etkisiyle okul arkadaşlarının arasına karışamaz. 60’lar modasına hayrandır zaten, düşlerini süsleyen de o dönemin ışıltılı hayatı olacaktır ister istemez.
Düşlerden doğan fantezi
Seyirci; bir yanıyla, yaşadığı mahcubiyetten kaynaklı olaylar nedeniyle mizah, bir yanıyla gece hayatının hareketliliğiyle doğru orantılı aksiyon, bir yanıyla da düşlerinden doğan fantezinin karışımıyla kendini filme kaptırıyor ve kendi düşlerinin gittiği yeri sorguluyor.
Tabii ki, her düş veya her düşbaz aynı son ile karşılaşmayacaktır. Kimi düşleriyle el ele yükselir kimiyse düşlerinin hüznünü yaşar. Eloise, o düşlediği yıllarda şarkıcılık yapmak amacıyla -kendisi gibi taşradan gelip çemberini kırmaya çalışan- Sandy ile kendini özdeşleştirir. Giderek düşten çıkıp gerçeğe ve buna dayalı olarak karabasana dönüşen olaylar dizisinde Yönetmen, ticari sinemanın beklentisine kapılınca şiddetin dozu yükseliyor.
Görsellik dorukta…
Eloise’in yeni yetme hayalleriyle kararları ve acemilikleri izleyicinin olduğu kadar film ekibinin de duygusunu aktarıyor. O nedenle de alabildiğine başarılı. Hatta öyle ki, kimi sahnelerde ne oyun(cuy)u ne mekânı ne de öykünün akışını hatırlıyorsunuz. Perdede yansıyan görsellik müthiş etkileyici, sürükleyici…
Kuyuya düşme, sinemacıların çok sevdiği bir trüktür, karanlık çeker filmdeki karakterleri ve gizem büyür. Dün Gece Soho’da da gizem büyüdükçe karanlık çekiyor izleyiciyi, ama dozu fazla geldi (bana). Sanki o görsel düzeyi yüksek düşlerle sürseydi, o heyecan yerini kâbusa bırakmasaydı, görselliğin değerlendirilmesinde ilk verilecek örnek filmlerden biri olurdu. Doğaldır ki, -en azından benim için- duygular belirleyici oluyor. Filmin ilk yarısını hiç unutmayacağım.
Dün Gece Soho’da (Last Night in Soho) (Mizah, Gerilim, Gizem, Aşk), Yönetmen: Edgar Wright; Senaryo: Krysty Wilson-Cairns, Edgar Wright; Oyuncular: Anya Taylor-Joy, Thomasin Harcourt McKenzie, Matt Smith, Terence Stamp, Diana Rigg, Rita Tushingham, Michael Ajao…