Yaklaşık 3-4 yıldır kendimi çok rahatlıkla feminist olarak tanımlayabiliyorum. Önceden amasız cümle kuramıyorken artık bütün amalardan, düşüncelerimin önüne getirdiğim tüm tabulardan sıyrıldığımı hissetmenin dayanılmaz hafifliğini yaşıyorum ☺ Her ama, her tabu bir öteki yaratıyor çünkü zihnimizde. Bence yaşamaya çalıştığımız şu hayat bu kibri kaldırmaz. Herkes kendini gerçekleştirme, kendini oluşturma, yaratma sürecine dahil. Günün sonunda sizin gibi düşünmeyen insanları terörist, hain, zındık ilan ettiğiniz kadar küçülürsünüz. Etrafınızda bir şekilde sizden korku duyan insanların alkışlarına kanmayın. Çok rahat biliyorum bu şekilde bir yaşam sürmek ama nereye kadar ☺
Neyse anlatmak istediğim olaya yavaş yavaş geleyim. Malumunuz atlatamadığımız bir seçim sürecinden geçiyoruz ülkecek. %65 ile Sakarya’da pek hissedemeyenlerimiz olabilir bu sürecin stresini. Şöyle bir rahat nefes alıp birçoğumuzun asla tercih etmeyeceği o yolda yürümeye devam edenlerin yanında bunca mağduriyete rağmen %65’e dahil olanlar için endişeliyim. Umutsuzum.
“Ya ama Sakarya halkı da bunu istiyor demek ki” liboşluğuna da asla gelemiyorum. Sadece bir öteki oluşturmamak için kendimce koyduğum terazinin kantarına müdahale etmekte zorlanıyorum. Bu da benim çelişkim olsun.
Seçim akşamı sonuçlar belli olduktan sonra arkadaşlarımızla bir değerlendirmesini yapıp evlere dağıldık. Şoförün arkadaşları olduğunu anladığım 4-5 kişilik bir ekip ve ben Serdivan minibüsündeyiz. Şoför sazı eline aldı eline ve günün benim için hala bitmediğini belli edercesine kustu içindekileri. Mahallelerindeki bir kadın arkadaştan bahsediyor:
“Geçen gece arkadaşlar eğleniyoruz. Tam gaz ama. İşte bu kızı gördüm kardeşi ile elinde bira yanlarında 2 erkek. Bir aparta giriyorlar. Olmaz böyle şey yahu abileri de hiç mi anlamıyor, sahip çıkmıyor. Ahlaksızlık!”
Arkadaşları ile tam gaz eğlenen, bunu en lakayt şekilde anlatan bir erkeğin o sırada lineer cebir falan konuşma ihtimalini göz ardı edersek birinin bu arkadaşa ahlak kavramını çok tepetaklak bir şekilde anlattığını düşünebiliriz en saygılı bir şekilde.
Ruh halim zaten karmakarışıkken bu sözleri duyduktan sonra dikkatimi şoför ve saz ekibine verdim.
Kızların yaşadıkları mahallenin sofi kontenjanından bahsetmeye başladı sonra şoför.
”İşte bu kızların apartmanının solunda şu sofi yaşıyor sağında bu. E bunlar da tabi bozuyor bu mahallenin ahlakını. Ne demek ya bir kızın bir erkeğin evine gitmesi! Mahalleye yakışmıyorlar. Valla imza istesinler bunları mahalleden atmak için en başta ben vereceğim imzayı.”
Tam evlere şenlik bir şekilde ilerledi yani muhabbet. Çünkü bu tür mide bulandırma oranı ve tırnak içerisinde ahlaki mesaj kotası oldukça yüksek konuşmaların içine bir şekilde dini bir motif işlemek zorundasınız. Şoför saz ekibine bir miktar afyon verdikten sonra kendi eğlence hayatını da böbürlene böbürlene anlatmaya devam etti.
Ne güzel bir din ne güzel bir ahlak anlayışı değil mi?
Kendi çevremle girdiğim tartışmalarda neden bu dinin kadına bu kadar sorumluluk yüklediğini, erkeği es geçtiğini sorduğumda aldığım cevap “İmtihan”dan öteye geçmiyor. Ha dar pantolon giyme meselesini unutmamamı da ekleyenler oluyor. Dine göre erkeğin dar pantolonu giymesi de yasakmış gibi safsatalar. Zaten ben ahlaki açıdan bunu ele aldığımda söz dönüp dolaşıp kıyafet meselesine gelmiyor mu, ifrit oluyorum. Sözün buraya gelmesini ayrıca ahlaksız buluyorum.
Her ne kadar konuşmasına dini motifler yüklemiş olsa da kendi tam gaz eğlentisini böbürlene böbürlene anlatan bir amipimsi yaratığın meşruiyetini sadece dinden almadığını kabul edebiliriz.
Kabul ediyorum öyleyse devam edebilirim ☺
Erkek arkadaşları ve kız kardeşi ile bir arkadaşının evinde alkol alan bir kadının bu davranışı neden ahlaksızlık örneği kabul ediliyor. Hayır Mars’tan gelmedim, Sakarya’da yaşadığımın elbette ki farkındayım. Ama bu duruma artık itiraz etmek istiyorum. Sakarya her ne kadar ataerkil zihniyetin dibine vurmuş insanların, muhafazakâr bir kitlenin yaşadığı bir yer olsa da okuyan, sorgulayan ve özgürlükçü insanların da olduğu bir yer. Yani bu insanlar da böyle alışmış böyle yaşıyor düşüncesine katlanamıyorum artık.
Bu insanlar muhafazakar bir yaşam sürebilir ancak benim hayatıma karışamaz kardeşim. Babasının tapulu malı gibi Çark Caddesi’nde dolaşırken beni rahatsız edecek şekilde, kız kardeşlerimi rahatsız edecek şekilde yürüyemez. Kıyafetim, yanımda olan arkadaşlarım, arkadaşlarımla nereye gittiğim ne içtiğim ne yediğim seni ilgilendirmez. O burnunuzu yamultmayı pekala beceririz!
Meselenin özünde var olan o insanlığın lanet olası icadı mülkiyet anlayışı ile mücadele etmeliyiz. Benim arsam, benim tarlam ben karım, kızım. Şu anlayışı yok etmek lazım. Arkadaşları ile alkol alan kadınları mülkiyetlerine yapılan bir saldırı olarak kabul ettiklerini anlamamız gerek.
Kendi çevremizde ısrarla parmağını sallaya sallaya bize ahlak dersi veren kim varsa artık buna izin vermediğimizi anlamasını sağlamalıyız.
Kolay olmayacak. Başka coğrafyalarda yaşayan insanların hiçbir şey yapmadan sahip olduğu özgür yaşam için bizim mücadele vermemiz gerekiyor. Coğrafya kader değildir dolayısıyla bu da bizim kaderimiz değildir!