Sınırlı demokrasi de, halkın en çok sevdiği ve gelecek seçimde en çok oyu alacak olan adayın hapse tıkılmasıyla sona eriyor’’ başlığıyla verilen yazıda Nobelli yazar Orhan Pamuk, ‘‘Bütün dünya Filistin-İsrail ve Ukrayna-Rusya savaşları ve Trump ile meşgulken, Türkiye’deki sınırlı demokrasi de can çekişiyor...’’ diyor.
Orhan Pamuk’un İstanbul sokaklarından gözlemlerini de içeren yazısında öne çıkan görüşler şöyle:
‘‘Son 50 yılda İstanbul sokaklarında bu hafta gördüğüm kadar “güvenlik önlemi” alındığına hiç tanık olmadım. Şehrin en büyük turistik yeri ve siyasal gösteri alanı Taksim Meydanı beş gündür polis kordonu altında ve bomboş. Şehre araba ve otobüs girişleri valilik tarafından sınırlandırıldı: Polis araçlarda, otobüslerde protesto toplantılarına katılmak için şehre gelen şüphelileri görürse onları geri çeviriyor. Yalnız İstanbul değil, bütün Türkiye’de televizyonlar her yerde açık, canlı yayınlar sayesinde herkes günlük hayatını sürdürürken göz ucuyla televizyona bakıyor ve dehşet verici siyasal gelişmeleri izliyor. Yürüyüşler, protesto toplantıları, buluşmalar yapılmasın diye internet yavaşlatıldı. Valilik bir haftadır sokaklarda yürüyüş ve protesto toplantısı yapmayı –bu anayasal hakkı– yasakladı ama toplantılar, korsan yürüyüşler, çeşit çeşit protesto ve tabii ki polisle çatışmalar, polisin amansızca göz yaşartıcı gaz sıkması ve gözaltılar ve tutuklamalar bütün şiddetiyle sürüyor.’’
‘Olayları başlatan şey…’
Orhan Pamuk, olayların başlama nedenini de şöyle ifade ediyor yazısında:
‘‘Olayları başlatan şey Başkan Erdoğan’ın gelecek başkanlık seçimlerinde kendisinden daha çok oy alacağı belli olan İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’ndan kurtulmaya karar vermiş olması ve bir bahaneyle onu hapse tıkması.’’
Pamuk, ‘‘Burada trajik ya da trajikomik olan şey, aynı şeyin bundan 27 yıl önce Erdoğan’ın da başına gelmiş olması’’ diyerek 1998 yılında okuduğu şiir nedeniyle hapis cezası almasını hatırlattı, ‘‘Bugün kendisine 27 yıl önce yapılan şeyi, İmamoğlu’na yaparak onun siyasal kariyerine Erdoğan’ın yardım ettiği bazı yorumcular tarafından çok sık tekrarlanıyor’’ dedi, şu tespitini paylaştı:
‘Mahkeme terörist suçlamasını onaylamadı’
‘‘Ama durum tam aynı değil, çünkü savcılar İmamoğlu’nun bir “terörist” olarak da görülüp cezalandırılmasını istediler. Siyasi muhalefete ikide bir “terörist” suçlaması ve muamelesi yapmak Erdoğan’ın 2016’daki başarısız askeri darbe girişiminden sonra geliştirdiği bir alışkanlık.’’
Orhan Pamuk, yazısında hâkimlerin İmamoğlu’nu yolsuzluk suçlamalarıyla hapse yolladığını, ama savcıların “terörist” suçlamasını onaylamadıklarını vurguladı, ‘‘Öyle yapsalardı, Cumhurbaşkanı Erdoğan üç seçimdir kaybettiği İstanbul Belediye Başkanlığı’na kendi adamını kolayca koyacak, böylece İstanbul’un sonsuz vergi kaynaklarının bir kısmını kendi partisinin siyasi tanıtım ve propagandası için kullanabilecekti’’ yorumuyla kayyım atamalarına gönderme yaptı.
‘Türkiye tek sesli bir toplum olmaya zorlanıyor’
‘‘Türkiye zaten son 10 yıldır devlet tarafından tek sesli bir toplum olmaya zorlanıyor’’ değerlendirmesi yapan Orhan Pamuk, yazısını şöyle tamamlıyor:
‘‘NATO üyesi, Avrupa Birliği’ne girmeye çalışan bir ülkede böyle rezaletler nasıl olabiliyor, diye sorduğumuzda, herkes Trump’tan ve onun daha vahim rezaletlerinden söz ediyor. Ama bütün dünya Filistin-İsrail ve Ukrayna-Rusya savaşları ve Trump ile meşgulken Türkiye’deki sınırlı demokrasi de can çekişiyor. Türkiye’de son 10 yıldır tam bir demokrasi zaten yoktu: Düşünce özgürlüğü olmayan ama istediğin adaya oy verebileceğin bir sandık demokrasisi vardı. Ama bu sınırlı demokrasi de halkın en çok sevdiği ve gelecek seçimde en çok oyu alacak olan adayın hapse tıkılmasıyla sona eriyor.’’