- Yine Hendek yine bir yeni patlama. Üstelik bu sefer bir gıda fabrikasında yaşandı. Hendek Havai Fişek Patlama Davasının avukatlarından biriydin. Üstelik Hendeklisin. Olay olduktan dakikalar sonra oraya gittin. Gördüğün tablo ile başla istersen.

Gördüğüm tablodan ziyade biraz önce bahsettiğin şey doğru benim için de aslında geçmiş acı anıların tazelenmesi gibiydi. Çünkü 3 Temmuz'da da patlama gerçekleştikten hemen sonra patlama mamhalline gittik. Patlamada vefat eden Muhammet Seyfi ÇANAKÇI, meslektaşımız ve çok yakın arkadaşım Gülşen UZUNER’in dayısıydı. Gülşen aradı, dayısının fabrikada olduğunu ve ulaşamadığını söyledi. Fabrika sahasına gittiğimizde tarladan kaçmaya çalışan işçiler, yakınlarından haber bekleyen endişeli aileler gördük. Ailelere destek olmak için orada bulunduğumuz sırada, fabrika sahiplerinin bilgisayarları kaçırmaya çalıştığına tanık olunca, bir kısım meslektaşlar ile savcılığa başvuru yapıp, fabrika sahiplerinin dosyanın şüphelisi olduğunu ve Alana girmelerinin engellenmesini talep ettik. Devam eden yargılam süreci zaten biliyorsunuz ama o gün orda daha cenazeler çıkmadan patrona verilen moral yemeğini aklımdan çıkaramıyorum.

Oba Makarnada patlamanın gerçekleştiği gün de ben Hendekliyim, ailemin evi fabrika sahasına çok yakın. Yerde otururken bir sesle birlikte gelen bir sarsıntı oldu ne oluduğunu anlamaya çalışırken 15- 20 dakika sonra ambulans ve itfaiye sesleri gelmeye başladı. Yani yakın bir yerde bir şey olduğunu anladık sonrasında ise oba makarnada patlama olduğunu öğrendik. Hendek'ten başka bir avukat arkadaşımla birlikte bir şey yapabilir miyiz acaba bir şeye ihtiyaç olur mu? Deyip patlama alanına doğru yol aldık. Gittiğimizde gördüğümüz bir güvenlik tedbiri vardı, müdahaleler vardı. Ciddi de bir kalabalık vardı etrafta. İlk anda bir işçi vefat etti, yaklaşık otuza yakın işçi ki bunlardan beşinin durumu ağırdı hastaneye kaldırıldılar. Bu yaralılardan ikisi de patlamadan günler sonra hayatını kaybetti.

Fabrika sahasına dışarıdan çıplak gözle baktığınızda gördüğünüz eski bir fabrika ve gerekli bakımların, yatırımın yapılmadığı hissini uyandıran bir görüntü ile karşılaşıyorsunuz. Keza sonrasında işin uzmanı olan arkadaşlarla görüştüğümüzde bu patlamanın un tozundan kaynaklanan bir patlama olabileceğini söylediler. Sonrasında gördüğümüz görüntüler patlamanın şiddeti ve diğer şeyler hep beraber göz önüne alındığında durumun netliğini de ortaya koydu. Bu firma çok uzun yıllardır orada faaliyet gösteriyor ama fabrika çok daha eski. Daha önce orada başka bir firma faaliyet gösterirken oba makarna tarafından satın alınmış ve uzun zamandır da oba makarnanın elinde.

Takip ettiğimiz toplumsal davalarda da özellikle vurguladığımız gibi işveren tarafından en ucuz yatırım maliyeti olarak işçi canı görüldüğü için burada da öncelikli olarak işçi canı göz ardı edilmiş. Gördüğümüz bu tablo çok netti orada. Bunun detaylarını dava sürecinde işin uzmanları açıklayacaktır mutlaka. Ama bu makinaların belli bir standardı var. Atec standartları denilen standartlar. Bu standardlara uygun olmadığı makinelerin açık çünkü o standartlara uygun olsa o değirmen dediğimiz bölümdeki o makinanın hiçbir şekilde dışarıya un tozunu salmamış olması ve bu patlamaya mahal vermemiş olması gerekiyor. Sonrasında yine firmada çalışan bir kısım işçilerle konuştuğumuzda tabloyu netleştiriyorsunuz, bir işçi oradaki o panonun daha önce 4-5 kez daha alev aldığını ve orada daha küçük çapta yangınlar çıktığını söyledi. İş sağlığı ve güvenliği için o makinadan dışarıya un tozunun hiçbir şekilde salınmaması gerektiğini az önce söylemiştim, başka bir işçi ise bize oradaki o un tozlarının toplanması için sadece 10 tane işçinin görevlendirildiğini anlattı bize. Aslında durum çok net ortada. Göz göre göre gelen bir işçi cinayeti daha.

- Sakarya'da toplumsal davaları ve özellikle iş cinayeti davalarını takip ettiğinizi biliyoruz. Sakarya sermaye için ciddi bir yatırım bölgesi. Hem coğrafi konumu, doğal kaynakları nedeniyle ciddi sermaye yatırımı alan ve bir dizi OSB’ye  ev sahipliği yapan bir kent, bir taraftan da son dönem özellikle giderek artan şekilde iş cinayetleriyle adını duyuruyor. Sakarya’da OSB’ler başta fabrikaların çok büyük bölümünde sendikal örgütlülük yok. Oysa işçilerin sendikası olsa belki size aktardıkları riskli durumlar nedeniyle işi durdurup önlem alınması için toplu halde hareket edebilecekler. O zaman şunu sormak istiyorum Sermaye için Sakarya ucuz ve güvencesiz işçi cenneti olarak mı görülüyor?

Öyle gözüküyor. Takip ettiğimiz dosyalar arasında sadece iş cinayetleri yok. Sakarya’da çok sayıda sendikalaşmak istedikleri için toplu olarak işten çıkarılan işçilerin davalarını da  takip ediyoruz. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim, bu fabrikalarda  sadece sendika adının geçmesi bile işçi kıyımına neden olabiliyor. Tam emin olmamakla birlikte  tahminim Hendek Organize Sanayi Bölgesi’ne bir gün içinde farklı vardiyalarda 35 bin civarı işçi girip çıkıyor ve bunların sendikalı olma oranı yüzde 2 bile değildir ki bunlara adı sendika olup işverenin kontrolünde olanlar da dahil.

Sadece işverenin engellemeleri değil sendikalaşmanın önünde ciddi yasal engeller de söz konusu. Mesela iş kolu barajı, yetki problemi bunlar çok ciddi sınırlandırmalar. İşyerinde bir sendika yetki için gerekli üye sayısına ulaşmış olduğunda bile işverenin yetkiye itirazı ile uzun süreli dava süreçleri başlıyor, bu zaman zarfında işveren işten çıkarmalarla işyerini sendikasızlaştırıyor. Sendika davayı kazanıp yetkisi onaylandığında işyerindeki neredeyse üyesi kalmamış olduğundan davanın kazanılmış olmasının bir anlamı kalmıyor.

- Geçtiğimiz dönem tam da bu sorun ile ilgili Türkiye İşçi Partisi’nin meclise bir yasa teklifi verdiğini bu vesile ile hatırlatalım.

Son olarak anlatmak istediğim bir şey var. Bu davaları takip eden bir avukat olarak değil bu ülkede yaşayan bir yurttaş olarak yaşadığım bir hikaye belki de tüm söylenebileceklerden fazlasını anlatıyor.

Oba makarna da gerçekleşen patlamandan yaklaşık 2 hafta sonra yine Hendek OSB’deki  başka bir fabrikada patlama meydana geldi, 2 işçi yaralandı. Bu yarananlardan bir tanesi kuzenimdi. Bu patlama da enteresan biçimde OBA Makarna’daki gibi Pazar günü gerçekleşti. Burada enteresan darken çalışma saatlerinin uzunluğuna, üretimin yoğunluğuna dikkat çekmek istiyorum. Pazar günü dahi ara vermeden üretime devam eden fabrikalar bunlar. Pazar günü kuzenim o patlamada yaralandı. Ciddi de bir yaralanması vardı. Hemen kendisi hastaneye kaldırıldı. 2 gün yoğun bakımda kaldıktan sonra, özel bir odaya alındı. Kendine geldiği bilgisi üzerine hastaneye ziyarete gittik. Kocaeli Şehir Hastanesi’nde ve yanık biriminde kalıyor. Hastaneye gittik. Biz hastanede beklerken aynı hastanede Oba Makarna’da yaralanan 3 işçi ve aileleri var. Hali hazırda orada kalıyor ve patlamadan beri hala uyutuluyorlar, hiç uyandırılamamışlar. Onların aileleri oradaydı. Biz oradaydık. Orada ortak acıları paylaşıyorsunuz ve şey diyorsunuz ya hep biz mi yani  hep mi hep mi bu taraf dediğin noktada, orada beklerken Kocaeli’de HABAŞ’ta gerçekleşen patlamada yaralanan işçiler de oraya getirildi. 3 ayrı firma. Bakıyorsunuz ciddi karlılıkları var. OBA Makarna mesela borsada işlem görüyor, o kadar ki daha patlamanın dumanları sönmeden işveren açıklama yaptı borsaya sıkıntı yok üretime devam ediyoruz diye. Bir işçi ölmüş o esnada.

Havai Fişek Fabrikası Patlaması sonrasında da işveren “burada daha önce de patlama oldu, işçiler öldü ne değişti de şimdi bu kadar çok yaygara koparılıyor” demişti. O gün orada beklerken bunları düşünüyordum ve uyutulan işçi yakınlarından birine hazırlıklı olun kaybedebiliriz dendi. Nasıl bir kıyımın içerisindeyiz. Üretim mi yapılıyor yoksa bir savaşın içinde miyiz diyor insan. Bu nedenle mücadele etmekten başka bir çaremiz yok. Nasıl ülkenin dört tarafında direnip mücadele ediyorsa işçiler biz de onlarla birlikte mücadele etmeye devam edeceğiz. Karşımızda o kadar azılı bir sistem var ki bazen kapitalizm demek bana yetmiyor, bütün bu yaşadıklarımızı bize yaşattıklarını, bu zihniyeti tanımlayamıyorum. Azılı bir sistem bu ve içinde olduğumuz yıkıcı ve korkunç bir tablo.

Sakarya'daki patlama: 1 kişi ölü bulundu Sakarya'daki patlama: 1 kişi ölü bulundu

Duruşmalarda adalet mücadelesi veriyoruz. Çoğu zaman yeterli olmuyor Soma davasında gördük cezaları. Bazen cezalar veriliyor akabinde heyetler değişiyor. Ruhsat verenler denetlemekle yükümlü olan kamu otoritesi çoğu zaman yargılanmıyor bile. Havai Fişek’de  işveren savunmasında astrologlar bile bu dönemde ciddi patlamalar olabileceğini söyledi demişti. Ben hastanede işçilere bakarken alınmayan önlemleri düşününce belki bu tez bile daha mantıklı olabilir diye düşündüm. Gerçekten bu savunma bile çok daha makul ya evet, güneş tutulması vardı, fabrika patladı çünkü onun dışında yapabileceğimiz  bir şey yoktu. Artık aklımızla dalga geçiyorlar öyle hissediyorum. Güneş tutulmasına müdahale edemezsin ama o fabrikada gerçekleşecek her bir patlamaya alacağın önlemlerle alacağın tedbirlerle müdahale edip engelleyebilirsin. Bunu bile isteye yapıyorlar. O yüzden adına  cinayet dediğimizde katliam dediğimizde maalesef alınganlık gösteren o patronlar bunu görmek istemiyorlar.

Hepimizin üzerine düşen, Hendek Havai Fişek Fabrikası  davasının da avukatlarından olan yoldaşımız, Can Atalay’ın söylediği gibi “Hiçbir işin fıtratında ölüm yoktur” diyerek mücadele etmeye devam etmek. Alışmamızı istedikleri, normal karşılamanızı istedikleri şeylere direnmek. Başka bir çözüm yolu yok.

Muhabir: Medyayazar