İçinden geçtiğimiz günler gerçekten çok zor günler.
Ancak bu zor ve hastalıklı günlerin bizde bırakacağı belki de en kötü hasar düşman sınıflara bölünmüş bir halk kalabalığı haline gelmek olacaktır.
Bir bakın etrafınıza.
Bir tarafta imtiyazlı iktidar yandaşı bir sınıf.
Diğer tarafta yok sayılan düşmanlaştırılmış bir başka sınıf.
İşin kötüsü bu sınıflar da kendi içinde sınıflara ayrılıyor ve farklı farklı saiklerle birbirilerinden hazzetmiyorlar.
Kim haklı kim haksız önemi yok.
Kötü olan bu şekilde düşman sınıflara bölünmüş olmaktı.
Evet geçmişten beri bu sınıfların hatları vardı ama bu hatlar artık keskinleşti ve birbirine düşman olarak ayrıştı.
Çünkü farklı kültürleri inançları-inansızları, mezhepleri dil din ırk her neyse hepsini bir arada tutmaya ve barış içinde yaşamasını sağlayacak değerleri kendi elimizle değersizleştirdik ve yok ettik.
Artık kimse yargıya güvenmiyor.
Artık kimse kendini değerli hissetmiyor.
Büyük halk kitleleri ekonomik olarak zor günler yaşıyor.
Ve ekonomik yalnızlık ve zorluk giderek derinleşecek gibi görünüyor.
Devlet müflis bir tüccara dönüştürtüldü.
Vatandaş ise bu tüccar devletin bir müşterisi oldu.
Devlet bir şirkete hastane yaptırıyor ve bu hastaneye müşteri garantisi veriyor.
Düşünebiliyor musunuz?
Artık bir hasta değil müşterisiniz.
Aklınıza vicdanınıza sığıyor mu?
Adına da şehir hastanesi diyorlar.
Hasta değil müşteri, okula giden çocuk değil müşteri, devletin yolundan köprüsünden geçen yolcu değil müşteri.
Devlet bu değil.
Böyle devlet olmaz.
Buna devlet denmez.
Bir devletin, her bir çocuğun eğitimini fırsat eşitliği sağlayacak kalitede ve ücretsiz olarak sağlamak en temel görevi olmalıdır.
Çünkü devlet bunun için vardır.
Bir devlet sağlık hizmetini tamamen ve tümüyle ücretsiz sunmalıdır.
Çünkü devlet biz hasta olduğumuzda sahip çıksın diye vardır.
Bir devletin sınırlarındaki tüm yol, köprü ve yolculuklar ücretsiz olmalıdır.
Çünkü bir devlet bunun için vardır.
Çünkü devlet adaletli bir vergi düzeni içinde vergi toplar, sağlık huzur ve güven içinde yaşatmaya söz verdiği halkına bu hizmetleri ücretsiz sunar.
Devlet işte bunun için vardır.
Bir devlet düşünün halkın yolunu parası var diye birine satıyor ve o da yoldan geçen insanlardan para istiyor.
Ve sonra o devlet diyor ki paran yoksa sen geçme.
Eskiden yol kesip insanların parasını alanlara eşkıya diyorlardı.
Şimdi adam diyor ki yolu ben yaptım geçeceksen para ödeyeceksin.
Yolu kimden almış?
Devlet satmış!
Peki devlet bir yolu neden satar?
Biz devleti kendi yolumuzu bize satsın diye mi kurduk?
Sonra kim yahu bu devlet?
Düşünsenize!
Kimdir nerededir bu devlet?
Gidelim bir bir anlatalım bunları!
“Biz seni bunun için mi kurduk büyüttük hayırsız” diyelim.
Diyelim demesine de öyle devlet diye birini aradınız mı karşınıza polisi askeri gönderiyorlar.
Yani nedense devlet bizimle hep polis asker ve şimdilerde ise Yargı aracılığıyla konuşuyor.
Yolu satmış bir devlet, köprüyü satmış bir devlet, elektriği satmış, suyu satmış, doğalgazı satmış, hastaneyi satmış, eğitimi satmış, fabrikaları satmış.
Satmadığı bir Yargı bir de polis-asker-emniyet birimleri kalmış.
Onları da sopa olarak kullandığında ve adaleti ve güveni yok ettiğinde geriye ne kalır?
Hiçbir şey.
İşte böyle bir hiçlik ile karşı karşıyayız.
Yani önümüzde çok daha zorlu günler var.
Tabi umut da var.
Tabiki enseyi karartmayacağız ama hayal ettiğimiz ülke bu değildi.