Yıllardır duyuyoruz: ortalama sıcaklık artışı 1,5 derece santigradı aşmamalı diye.  Şu anda gezegenimizde ortalama sıcaklıklar, sanayi öncesi döneme göre, 1,2 derece artmış durumda. Bu değişimin neler yarattığını günbegün görmekteyiz: yangınlar, seller, fırtınalar...  Olayın "hava ha 20 derece olmuş, ha 21 buçuk, ne olacak ki"den ibaret olmadığını anladık mı acaba?
 
Sera gazları salınımının yarattığı ısınma büyük ölçüde fosil yakıtlardan kaynaklanıyor.  Şirketler  kurulu düzenlerinden - ve tabii ki karlarından - devletler güdümünde oldukları şirketlerden taviz vermedikçe felakete sürüklenmeye devam! Bu gidişle "dönüşü olmayan" noktaya tahmin edilenden de önce varacağız. İnsanlığın tarihe geçecek marifeti evrenin bu köşesinin tek "yaşanabilir" gezegenini "yaşanamaz" hale getirmek mi olmalı?
 
Yazın en sıcak günlerini geride bıraktık; şimdi önümüze, güz ve kış aylarına, bir sonraki yıla, yıllara bakma zamanı. Domates tohumlarını alırken aklıma takılıyor: bu yılın ürünü pek de iyi değil, önceki yılların tohumları ile mi idare etsek önümüzdeki bahar? Öte yandan bunlar en kötü iklim koşullarına  dayanabilmiş gerçek direnişçiler! Pek yakışıklı olmasalar da, bilgi ve deneyim edinmiş değerli tohumlar değil mi?
 
Bir buçuk yıldır, çok yabancısı olduğumuz bir konuda bilgi ve deneyim edindik: virüs... Güzel alışkanlıkları sürdürerek (temizlik, kolonya, maske, mesafe, vb.) anlamsız ve taraflı yasaklara gerek kalmadan (esnafa sanatkara yasak, zincir marketlere serbest; gence yaşlıya yasak, işgücüne serbest ) sosyal yaşamı yeniden kurabilecek miyiz?