Cumartesi Anneleri diye bilinirler. Ama, biz onlar Cumartesi İnsanları deriz. Çünkü sadece annelerle 800 hafta öncesinde başlayan kayıplarını arama eylemleri, ağabeylerin, babaların ve de diğer birinci derecede yakın erkeklerin katılımıyla sadece annelerin eylemi olmaktan çıkrı.
Bu yüzden de, iktidar, kolluk kuvvetlerine daha sert müdahale emirleri veriyor.
Bu eylem 800. haftayı geride bıraktı. Dile kolay, eylemlilikte kararlılık ve bunun sonucu bilinen talebi 800 hafta haykırmak.
Dünyada bir örneği yok...
Cumartesi İnsanları, bu hafta da İstanbul'daki simge yerlerden olan Galatasaray Meydanı'na gitmek isterken polis tarafından güç kullanılarak engellendi ve gözaltı uygulaması yapıldı.
Kayıp yakınlarını arama eyleminde bunca haftayı geride bırakan ailelerin gözaltı uygulamasına reva görülmesi kabul edilebilir bir sonuç değildir.
Cumartesi İnsanları'nın, kayıpları için adalet arayışındaki eylemleri sırasında karşılaştıkları bu uygulama, iktidarın gerçek yüzünü teşhir ediyor aslında.
Cumartesi İnsanları, "Kaybedilenlerin akıbetleri açığa çıkartılana kadar, yargısal süreçler adaletle sonuçlanıncaya mücadelemiz sürecek" derken, iktidarın kolluk güçleri de, "biz de size nefes aldırmayacağız" dercesine keyfi uygulamalarını sürdürüyor. Oysa, Cumartesi İnsanları sadece Galatasaray Meydanı'na karanfil bırakmak istemişti.
Vay, sen misin karanfil bıramak isteyen ?Bu zihniyeti temsil eden iktidarın kolluk güçleri, amirlerinin verdiği emirle Cumartesi İnsanları'ndan Maside Ocak, Yaşar Aktaş ve Hasan Karakoç gözaltına alıyor. 25 yıl önce kaybedilen Murat Yıldız’ın annesi de polisler tarafından darp ediliyor.
Bu yaşananların tek nedeni, Cumartesi İnsanları'nın boyun eğmez bir tavır sergilemesidir.