“Nedir bu kızılca kıyamet? Kan gövdeyi götürmüş burada.. Ey Dünya'yı hor gören ölüm, krallık ininde bir şölen mi var da birden kana boyadın bunca şanlı insanı?”
William Shakespeare’nin “Hamlet” adlı oyunun sonunda Hamlet’i ve diğerlerini kanlar içinde gören Norveç Prensinin sözüdür…
Adıma uygun pozitif bir yazı yazmak için neler vermezdim, şayet bir ekim gecesi annemin pencereden bize son kez bakıyormuş gibi hüzünlü gözleri aklıma gelmeseydi! Pırıl pırıl masmavi gökyüzünü sapsarı bir ışık, kana boyamasaydı belki sonbaharın naif hüznünden bahsedebilirdim.
“Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden
Eteklerinde gümüş rengi bir yığın yaprak
Ve bir gün semaya bakacaksın ağlayarak “(1)
mısralarını okuyacak kadar sembolik olabilirdim belki; ülkemin başkentine barış götürmeye giderken katledilmeseydim…
10 Ekim 2015…
KESK, DİSK, TMMOB ve TTB tarafından 10 Ekim 2015’te Ankara’da düzenlenen “Emek, Demokrasi ve Barış” mitinginde bir araya gelerek,kardeşçe insanca bir yaşam için, 80’lerin 90’ların karanlık ortamına dönmemek için, daha fazla eşitlik, daha fazla demokrasi için , Ankara’ya, ülkeye barış getirmek için çıktılar yola….
Barış için çıktık yola…
Demokrasi için çıktık yola…
Emek için çıktık yola…
Ağzımızda türküler, ayaklarımızda halaylar ülkenin dört bir yanından katıldık barış kervanına…
Ne biber gazı dedik ne polis copu; hiçbir şey yıldıramaz bizi. Çünkü oldukça meşru bir mitingdi yaptığımız. O kadar çoktuk, o kadar kalabalık, o kadar güzeldik ki; kim kirletebilir, kim dağıtabilir, kim vaz geçirebilirdi bizi bu haklı davamızdan…
“Çünkü çocuğun gördüğü düştü barış
ananın gördüğü düştü barış
ağaçlar altında söylenen sevda sözleriydi barış… “(2)
Ancak bu topraklarda, bu coğrafyada barışın başka bir anlamı varmış demek ki…
Barış; bir ülkenin başkentinde hem de milletin meclisine yakın yerde patlayan 2 canlı bombaymış..
Barış; polisin patlamanın olduğu sokakta olmayıp iki sokak ötede nöbet tutmasıymış.
Patlamadan yaklaşık 5 saat sonra kameraların karşısına geçen dönemin İçişleri Bakanı Selami Altınok'a bir gazetecinin sorduğu "İstifa edecek misiniz?" sorusu karşısında Adalet Bakanı Kenan İpek'in sırıtmasıymış barış.
102 kişinin yaşamını yitirdiği 10 Ekim Ankara katliamı davasında mahkemenin sorumlu emniyet görevlilerinin soruşturulması için yaptığı suç duyurusuna ilişkin olarak Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Memur Suçları Bürosunun, kamu görevlileri hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermesiymiş barış...
Barış; Sağlık Bakanlığı önünde bulunan ve mitingle ilgili görevlendirildiği söylenilen ambulansın hiç yerinden ayrılmaması, patlama sonrasında 11 ambulansın hiç hasta almaması, sadece 9 ambulansın yarım saat sonra olay yerine geldiği görülmesine rağmen sağlık personelleri hakkında başsavcılığın soruşturmaya izin vermemesiymiş.
Yanlarına gidip yardım edemeyelim diye ölülerimizin üstüne biber gazı sıkılmasıymış barış…
Barış; katliamın olduğu gece belediye işçilerinin bütün delilleri silip süpürmesiymiş.
Esnafın o gün katliamdan kurtulan bizlere “Ağabey, biz burada bugün bir patlama olacağını biliyorduk!” demesiymiş barış.
Hani Yannis Rutsis:
“Kardeşler barış içinde ancak derin derin
soluk alır evren.
tüm evren, taşıyarak tüm düşlerini.
Kardeşler, uzatın ellerinizi.
Barış budur işte. … “demiş ya; Yannis Rutsis yanlış anlamış barışı.
Barış; kopan eller, ölü bedenlere örtülen dövizler, ağıt yakan anneler, cansız sevgilisine sarılan gençlermiş. Katliamdan sonra bazı yetkin kişilerin orada ölenleri terörist ilan etmesiymiş. Norveç Prensinin dediği gibi Krallık ininde on binlerce şanlı insanın kana bulanmasıymış.
Bu yüzden Ankara katliamından sağ kurtulmadı kimse… Binlerce insan evlerine döndüler ya… Yalan! Kimse dönmedi evine. Dönenler eksik, yarım, çaresiz döndüler… Özellikle gençler ve çocuklar dönemediler. Onlar küçücük yüreklerinde kocaman yaralarla döndüler. Ve inançsız döndüler gerisin geriye.
Bir insanın elinden her şeyini alın, yine de yaşamaya devam eder; ama inançlarını, umutlarını elinden aldığınızda işte o zaman sorduğu soru tektir:
Ben var mıyım acaba?
Ama elbette hiçbir şeye cesaret edemeyen, hiçbir şeye de umut besleyemez.(3) O gün orada olan on binlerce insan barışın umudu oldu, özgürlüğün ve demokrasinin umudu… Mitingimiz o kadar meşruuydu ki gözümüzde çocuklarımızı, eşlerimizi, pusetteki bebelerimizi aldık yanımıza. Çünkü biz bir tas sıcak süt gibi barışı sunacaktık çocuklarımıza.
2015 10 Ekimden beri barışı, emeği, demokrasiyi kana bulayanlar hesabını vermedi. Biz katilleri biliyoruz. Katilleri herkes biliyor. Hesap verecekler mi inanın bilmiyorum. Bildiğim tek şey:
Onlar ümidin düşmanıdır,sevgilim
Serpilip gelişen hayatın düşmanı
Sana düşman bana düşman
Düşünen insana düşman
Vatan ki bu insanların evidir
Sevgilim onlar vatana düşman…(4)
1-Ahmet Haşim, Merdiven şiiri
2-Yannis Rutsis, Barış şiiri
3-Schiller
4-Nazım Hikmet,Düşman şiiri