Okuduğunuz yazı, seçim sonrası 3 parça halinde yazmayı düşündüğüm serinin ikinci yazısı. Türkiye’de seçim sonuçlarını değerlendirdiğim ilk yazımda, AKP’nin iktidar olduğundan beri karşılaştığı en ciddi ekonomik kriz karşısında, ittifak ortağı ile birlikte yüzde 50’nin üstünde olan oylarını koruyabilmek üzerine bir seçim stratejisi inşa ettiğini ifade etmiştim. Bu, toplumun tümüne seslenmek yerine, cumhur ittifakının ruhuna uygun bir milliyetçi-devletçi söylem ile seçmeni kutuplaştırarak, krizden etkilenen kendi seçmenini konsolide etmeye dönük bir stratejiydi. Seçimleri bir “beka sorunu” olarak ifade eden ve tüm söylemini bunun etrafında oluşturarak diğer partilere oy vermeyi ülke açısından bir tehlike olarak gösteren propaganda yöntemi, ülke insanında yarattığı tahribatı bir yana bırakırsak, seçim sonuçlarına bakıldığında iktidar bloğunun oylarının erimesini engellemiş hatta büyük ölçüde korunmasına yol açmıştı. Buna rağmen sosyal ve kültürel geçişkenliğin küçük şehirlere ve taşraya göre daha fazla ve muhalefetle aradaki oy farkının daha az olduğu metropollerde ve büyük kentlerde bu strateji yeterli olmadı. Bursa hariç, ülke ekonomisine yön veren kentler muhalefetin eline geçti.
Sakarya’da ise sonuçlara baktığımızda ise beka söyleminin seçmen nezdinde karşılık bulduğunu söylemek sanırım yanlış olmaz. Başkanlık oylarını baz alırsak 2018 haziran genel seçimlerinde cumhur ittifakının Sakarya’da %72 olan oy oranı büyükşehir seçimlerinde %65’e geriledi. Bir önceki seçime göre 7 puanlık fark önemli gibi gözükse de, hem ekonomik krizin şehre etkisi hem de yakın zamanda ülke gündeminde ses getiren Tank Palet’in özelleştirilmesi nedeniyle muhalefetin beklentisi iktidar bloğunun çok daha fazla kayıp yaşayacağı yönündeydi. Beklenen olmadı. Cumhur İttifakı Büyükşehir Belediyesini ve merkezdeki 3 tane ilçeyi zorlanmadan kazandı. İktidar için esas kayıp belediye meclisi oylarında yaşandı.
Rakamlarla ifade edersek; 17 belediyenin 1’i MHP ile olmak üzere 15 ini kazanan cumhur ittifakı, meclis oyları baz alındığında 2018 seçimlerine göre % 15 geriledi. Cumhur İttifakının belediye meclis oylarında aldığı oy neredeyse 2018’de AKP’nin yalnız başına aldığı oy oranına eşitti. Kaybedilen oyların küçük bir kısmı Millet İttifakı’na giderken, 2018’de Cumhur İttifakı’na oy vermiş ama iktidara tepkili seçmen, “beka söylemi”nin de etkisi ile Millet İttifakı adayları yerine BBP ve Saadet Partisi’ne oy vermeyi tercih etti. Oylar ittifakın dışına kaçmış olsa da rakibe gitmemiş oldu. Öyle ki son seçimde %2 alan Saadet Partisi, meclis oylarını 5,85’e, seçime tek başına girdiği son seçim olan 2015’de 0,6 oy alan Büyük Birlik Partisi kimi ilçelerdeki güçlü adaylarının da katkısı ile oylarını yüzde 8,48’e çıkardı. Ben bu seçmenin ağırlıklı olarak MHP seçmeni olduğunu düşünüyorum. Bu tercih sadece belediye meclislerinde değil ilçe belediye başkanlığı tercihlerinde de kendini gösterdi. AKP’ye tepkili Cumhur İttifakı seçmeni tercihini kazanma ihtimali olan en güçlü adaydan değil, diğer sağ partilerden yana kullandı.
Sakarya’da seçimleri ilçeler üzerinden değil siyasi partiler üzerinden değerlendirmeye çalışacağım. Bunun birkaç nedeni var. İlk ve en önemli nedeni ilçelerin tamamındaki süreçleri yakın takip etme şansımın olmaması. Yine seçmen sayısı az olan ilçelerde adayların etkisinin partilerden fazla olabilmesi, sağ partilerdeki adayların seçim öncesi ve sonrası diğer partilere geçişlerinin yaygınlığı ve benzeri bir dizi neden ilçelerde seçmen davranışını gözlemleyebilmek için daha fazla odaklanmayı gerektiriyor. Bu yüzden ayrı ayrı ilçeler yerine, partilerin performansını değerlendirmeyi daha uygun buldum. İktidar bloğundan başlarsak;
AKP’nin özellikle büyükşehir ve merkezdeki ilçelerde şahıs olarak sivrilme ihtimali olan adayların yerine, lidere bağlı, yeni döneme uygun isimleri tercih ettiğini düşünüyorum. Aday olmayı düşünüp, aday belirlenme sürecinde öne çıkmaya çalışan, mega projeler öneren isimlerin, adaylar tercih edildiğinde listelerde olmamasının, AKP’nin başkanlık sistemi sonrasında oluşan parti yapılanmasına uygun olduğunu söylemek mümkün. Bundan sonraki süreçte kendi illerinde sivrilip, ülke ölçeğinde öne çıkacak siyasetçileri iktidar partisinde görmekte sanırım zorlanacağız. Seçim sürecine gelirsek, ilk tespitim AKP’nin öncekilere göre daha sönük bir propaganda dönemi geçirmesi. Uzun süredir AKP’nin seçim çalışmalarında liderin öne çıkarılmasına alışığız. Ama ben adayların bu dönemki kadar geri planda kaldığı bir yerel seçim dönemi kendi adıma hatırlamıyorum. Öyle ki bir yerel seçim olmasına karşılık, yollarda üzerinde sadece Recep Tayyip Erdoğan’ın resmi ve ismi olan giydirilmiş araçlara rastlamak mümkündü.
İktidarın yerel basına ayırdığı bütçe belli ki öncesine göre çok daha azdı. Muhtemeldir iktidar, muhalefete yer vermemeyi zaten bir davranış haline getirmiş olan yerel basına çok fazla kaynak aktarmayı kriz koşullarında gereksiz buldu. Uç bir örnek olarak Erenler’ i verebilirim. Merkezdeki ilçelerden biri olan Erenler ile ilgili seçim sürecinde basında neredeyse haber yoktu. Bunun nedeni belki de iktidar partisinden ve muhalefetten basına doğru dürüst haber dahi servis edilmemesi de olabilir, bilemiyorum. Ama şunu söyleyebilirim. Yıllar sonra yerel basını tarayarak 2019 yerel seçimlerini inceleyen biri, ihtimaldir Erenler diye bir ilçede seçim yapıldığını farketmeyecektir. Buna rağmen AKP Erenler’ i en yakın rakibinin 44 puan önünde kazandı.
Her ne kadar yerel gazetelerde kimi değerlendirmelerde bazı iktidar adayların projelerinin öne çıktığını ve halktan teveccüh gördüğü söylense de, iddia ediyorum bir anket yapılsa iktidara oy veren seçmenin çok büyük bölümü oy verdiği adayın tek bir projesini bile hatırlamayacaktır. İktidarın başarısını adaylarının performansına ve önerdikleri projelere bağlamak bana gerçekçi gelmiyor. Sakarya’da iktidar seçmeni beka söylemine ikna oldu ve iktidar partisine büyük ölçüde desteğini sürdürdü. Önceki seçimde iktidara oy veren ve belediye performansından memnun olmayan, yahut kriz nedeniyle kızgın seçmen de Millet İttifakı adaylarını değil, beka için tehlike görmediği diğer sağ alternatifleri tercih etti.
Cumhur İttifakı’nın diğer bileşeni MHP’ye gelirsek;
Seçim öncesinde MHP yöneticilerinde, bir önceki yerel seçimde bir çok ilçe de AKP’nin rakibi olan parti olmasının da etkisi ile bir dizi ilçenin kendilerine bırakılacağı beklentisi hakimdi. Parti yetkililerinin aksinin “dükkanı kapamak” anlamına geldiği yönünde açıklamaları olsa da, ittifak protokolü açıklandığında sadece şehrin en küçük ilçesinin MHP’ye bırakıldığını gördük. Yine meclis listelerinin oluşmuş hali MHP örgütü ve seçmenini çok memnun etmedi. Ayrı bir meclis listesi olmadığından ittifak içindeki MHP katkısını açıkça göremesek de, BBP, Saadet Partisi ve İyi Parti’nin oylarındaki yükselişe baktığımızda MHP seçmeninin, özellikle meclis listelerinde Cumhur İttifakı’na güçlü bir destek vermediğini söylemek mümkün. Bir örnek vermek gerekirse, MHP’nin son seçimde %12.86 oy aldığı Serdivan ilçesinde, bu seçimde İyi parti 2,5, Saadet Partisi 0,6 puan meclis oylarını arttırdı. Aynı kökenden gelen Büyük Birlik Partisi ise yüzde 3,73 meclis oyu aldı. Ben bu yüzde7’ye yakın oylun büyük bölümünün bir önceki seçimde MHP’ye verilen oylar olduğunu düşünüyorum. Yine Hendek’te aday adayı olduğu MHP’nin ilçeyi ittifak protokolü nedeniyle AKP’ye bırakması nedeniyle, BBP’den seçime giren Turgut Babaoğlu’nun seçimi kazanması muhtemeldir Cumhur ittifakı açısından değerlendirilmeyi hakeden bir sonuç olarak ortada duruyor.
Saadet Partisi, son seçimde seçim barajı nedeniyle de olsa Millet İttifakı içinde yer almıştı. Bu ittifakın kendi tabanında rahatsızlık yarattığı ve AKP tabanından kendisine oy geçişini azalttığı tespitinde bulunmuş olacak ki, Saadet Partisi ülkenin tamamında olduğu gibi Sakarya’da da kendi adayları ile seçime girdi. Birkaç ilçede başkanlık için yarışan Saadet Partisi, Pamukova’da oyların yarısından fazlasını alarak Sakarya seçimlerinin sürprizine imza attı. Sonuçları değerlendirdiğimizde, yerel seçimlerde her ne kadar oylarını arttırmış olsa da, potansiyel seçmeninin CHP’ye bakışı, sağ seçmenin iktidar partileri ile olan geleneksel ilişki biçimi, kendi kadroları tarafından kurulan bir partinin güçlü iktidarının devam ediyor olması ve benzeri temel problemlerinin hala Saadet Partisi’nin büyümesinin önünde ciddi bir engel olarak durduğunu düşünüyorum. Siyasal İslamcılığın bir ideoloji olarak bölgesel güç kaybı da cabası. Bitirmeden şunu itiraf etmeliyim. Şehirde değilse de ülke ölçeğinde propaganda ve yeni kuşakla iletişim kurabilme açısından, gördüğüm en yaratıcı örnekler Saadet Partisi’ninkilerdi. Sosyal medya hesabımdan paylaşmasam da, videoların çoğunu defalarca izledim. Bu konuyu özel olarak önemsediklerini biliyor ve süreçlerini merak ile takip ediyorum.
Millet İttifakına gelirsek; seçim boyunca yaşadıkları en büyük problemler ittifak içindekiler oldu. Ülke çapında bütünüyle metropollerin kazanılmasına odaklanmış Millet İttifakı genel merkez yetkilileri, diğer illerde hem belediyelerin hangi partiye bırakılacağı hem de meclis listelerinin nasıl oluşacağının inisiyatifini yerel örgütlere bıraktı. Diğer illeri bilmiyorum ama bunun Sakarya’da doğurduğu sonuç, ittifakın başlarken bitmesi oldu. İyi Parti’nin yeni kurulmuş bir örgüt olarak atılan her adımda örgütünü koruma refleksi ve CHP’nin kongre süreçlerinden beri devam eden parçalı yapısı ittifakı etkileyen temel etkenlerdi. Bu etkenler nedeniyle ittifak bir türlü gerektiği gibi yönetilemedi. Seçim sonucuna kadar ittifak yetkililerini içinde yer aldığı bir koordinasyon kurulu olmadığı gibi, kimi zaman ittifakın bileşenleri arasındaki rekabet, cumhur ittifakı ile olan rekabetin önüne geçti. Yapılan ilçe paylaşımı nedeniyle Cumhur İttifakı’nın içinde yaşanması beklenen sıkıntı Millet İttifakı’nda yaşandı. Adapazarı ilçesinde iki parti de aday çıkardı, Serdivan’da CHP ve İYİ Parti ayrı meclis listeleri ile seçime girdi. Bu her iki ilçede yaşananlar, adayların kazanma inandırıcılığını etkiledi ve sonuçlara direk yansıdı. Sandıklar açıldığında görülen, İyi Partili Büyükşehir Belediye Başkanı Cihan Kolip’ CHP seçmeninin oylarını almışken, Serdivan’ın CHP’li belediye başkan adayı Zafer Kazan’ın aldığı oy ilçede CHP ve İyi Parti’nin meclis oyları toplamının 5 puan altındaydı. Meclis listesinde ve Büyükşehir Belediyesi’nde İyi Parti’yi tercih eden %5’lik seçmen, ilçe belediye başkanlığında başka bir adayı tercih etmişti.
İyi Parti açısından seçimleri değerlendirdiğimde, oylarını arttırmış olsalar da özellikle kendi beklentileri açısından başarılı olamadıklarını düşünüyorum. İlk motivasyon kaybını, Büyükşehir Belediyesini kendisi ile kazanacaklarını düşündükleri adayın aday olmaması ile yaşayan İyi Partililer, sonrasında mevcut bölgelere harcanması gereken enerjiyi ittifak içi gerilime harcadılar. Özellikle CHP tarafından ittifak öncesi açıklanmış 3 ilçedeki adayın geri çekilmesi için harcanan çabanın ittifakın gücüne ciddi ölçüde zarar verdiğini düşünüyorum. Burada bir konu ile ilgili parantez açmak istiyorum. Konu, İyi Partililerce 3 ilçenin kendilerine bırakılması istenirken öne sürülen ve kimi CHP’lilerin de inandığına şahit olduğum, “bu ilçelerin sağ seçmen yapısı nedeni ile ancak iyi parti ile kazanılabileceği” tezi. Bunun üzerinde biraz duralım, duralım ki daha sonraki vakitlerde tekrar tekrar öne sürülmesin. Çünkü bizde maalesef bazı önermeler sık sık tekrar edilince doğru kabul ediliyor. Ben de hem öncesi hem de seçim sonuçlarına bakarak bu gerekçeye dair görüşlerimi paylaşmak istiyorum.
Birincisi, eğer bu tür ittifaklarda daha önceki seçmen tercihleri değişmez bir veri olarak kabul edilecekse ve adaylar sadece buna göre belirlenecekse, bunun sonucu olarak CHP yerel seçimlerde Sakarya’da hiç aday çıkarmaması en doğru olandı. Öyle ya en çok oy aldığı 3 ilçede şansı olmayan CHP diğer yerlerde neden aday çıkaracaktı. Ya da söz gelimi İyi Parti Kadıköy’de neden aday çıkarmıştı.
İkincisi, seçmenin yapısı oy tercihlerinde değişmez belirleyen ise sözgelimi Karasu’ya ya da Serdivan’a göre çok daha milliyetçi ve muhafazakar seçmen yapısına sahip olan Akyazı, Erenler, Hendek gibi ilçelerde Millet İttifakı İyi Parti ismi ve adayları ile seçime girdi. İddia edilen teze göre bu ilçelerde Millet İttifakı’nın AKP’den kopardığı oyun çok daha fazla olması gerekmez miydi. Oysa Erenler’de %21, Akyazı’da %12, Hendek’de ise yaklaşık %9 oy alındı.
Son olarak, 3 ilçenin ikisinde kimi isimlerin aday gösterildiği takdirde, CHP’nin adayını çekmesinin kendi örgütü içinde yaratacağı tahribata rağmen seçimi kazanacağı kesin olarak iddia edildi. Bu iddia sadece İyi Partililer değil bir dizi CHP’ li tarafından da dile getirildi. Sonuçta bu isimler Millet İttifakı’ndan değilse de başka partiden ya da bağımsız olarak aday oldular. Buna rağmen yarış AKP ve CHP adayları arasında geçti. Daha da uzatmadan parantezi kaparsam, bir bölgede aday ya da ittifakı kimin temsil edeceği belirlenirken oranın seçmen yapısı, aday profili ve daha bir dizi etken muhakkak ki değerlendirilmelidir. Ama unutulmaması gereken bunların kati ve değişmez olmadığı ve hiçbir değerlendirmenin tek bir veriye bakılarak yapılamayacağıdır. Ben farklı siyasal geleneklere sahip iki siyasal partinin oluşturduğu millet ittifakının, mevcut başkanlık sistemi ve yaşananlar düşünüldüğünde devam edeceğini tahmin ediyorum. Siyaset açısından yeni kabul edilebilecek bu ittifak biçiminin Sakarya’da ki tarafları da, tahmin ediyorum ki tüm yaşananlara rağmen seçim süreci ve sonuçlarından deneyimler kazanarak çıkmıştır.
Seçimle ilgili son değerlendirmeyi seçim sürecinin bir diğer önemli öznesi CHP ile ilgili yapmam gerekiyor. Yazının uzayacağını tahmin ettiğimden, CHP açısından Sakarya’daki seçim sonuçlarını son yazıya bıraktım. “Sakarya’da yerel seçimler ve sol” başlıklı yazımda CHP’nin hem genel hem kimi ilçelerdeki oy grafiğini, aday tercihleri ve seçim söylemini, Millet ittifakı ve sağladığı olanakları, getirdiği açmazları değerlendirmeye çalışacağım. Yine biri partili, bir bağımsız olmak üzere 2 adayla Sakarya’da seçime katılan sosyalistlerin performansı ve aldıkları sonuçlar ile ilgili görüşlerim bir sonraki yazıda. O zaman, görüşmek üzere.