Editörün Notu: Köy enstitülü bir anadan
90’lı yaşların hayıflanma notları...
“Okumak gerek evlat, falanı filanı bırakıp okumak gerek.” Gençlerin, kitap okumanın nelere kadir olacağının bilincinde olmaları dileği ile başlayayım.
Beş duyumuz bizi anlatan, anlayan uzuvlarımızdır. Hepsi ayrı ayrı kıymetlidir. Duyarız, görürüz, koklarız, tadarız, hissederiz.
Yaş aldıkça yerçekimi etkilerini bu beş duyu üzerinde de gösterir. Yüzde kırışıklıklar olduğu gibi göz kapakları sarkar falan.
Bu konuda ihtisasım yok, ama yaş aldıkça beyin ile ilişkili olan sinirlerde zayıflama olur algılamak, anlamak zayıfladığı için… Kulağım da görevini yapamadığından, çok severek katıldığım toplantılar bana hüzün veriyor. Konuşanları görmem, ses tonlarıyla onları tanımam, anlatılanları anlamam zor oluyor. Konuşmaları, ağız hareketleri, vücut dili ve ses tonu ile anlamak için pür dikkat dinliyorum ama olmuyor. Unutmadan söyleyeyim, nedenini bilmesem de özgüvenim çok.
Ah gençlik, ah beradayilik*, ah Hanya’yı Konya’yı düşünmeden… Okumadan uzak oluşlarımız, her şeyi ben bilirim tavırlarımız… Ömrümün bilinçsizce boşa geçen zamanları… Ah, ah!
Geride kalan günlerin azaldığını fark ederek torbada kalan şekerlerimi emerek tüketmeğe çalışıyorum. Ama günler hız almış koşarak gidiyor şekerleri yuta yuta…
Yıllardır salonumuzun en büyük duvarını kaplayan kitaplığa uzunca zaman ben süs olarak bakmışım. Şimdi acı duysam da bu kitaplarda nelerin saklı olduğunu görüp, yeni kitapları okumamın yanında onları da açıp tek tek okumak istiyorum.
Geç mi, kaldım diyorsunuz… Hayır, hayır önümde daha çok yıllarım var değil mi ama…
Nebahat AKIN
*Beradayi; Sırrı Süreyya’dan alınmıştır, öylesine amaçsız, öylesine dengesiz dolaşma anlamına geliyor.