Ayağı yere sağlam basan, güçlü kadınlardır onlar. Çevresinde hayranlık duyulan, her şey için ‘’ben yaparım’’ deyip kimseye eyvallahı olmayan. Belki de o yüzdendir bu yanlızlıkları.
Bir dostum ‘’Her şeyi yapabilirim ama kendime sarılamıyorum,’’ demişti. Hassastır yürekleri, ufacık bir sözde kırılabilir, bir kuş ölüsüne hıçkıra hıçkıra ağlayabilirler. Üstelik görülmesin diye yastıklara gömerler başlarını, çünkü bilirler en yaralı yerlerinden vuracaklardır onları. O yüzden hep bir yanları gölgelerde saklıdır. Demiri toz, dağları yol ederler de, bir çocuğun bakışında kırılır kolları kanatları. Bazen bir gülüşe ömürlerini adamaları da bu yüzdendir, yalan olduğunu gördüklerinde gölgelerini dahi emanet etmeden çekip gitmeleri de.
Yeryüzünün söz geçmez, sınır tanımaz delileridir. Düz yanları yoktur onların ve asla tam tanıyamaz, sırlarına vakıf olamazsınız.
Her şeyi umabilirsiniz onlardan ama riyakârlığa, içten pazarlığa, hesap kitap yapmaya ermez akılları. Akıllı olmadıklarından değil, yüreklerinin hala çocuk kaldığındandır. O yüzden çabuk küser, ama kin tutamazlar. Kandırmak da kolaydır, küçük bir tatlı söze hemen aldanır, arkasında bir şey aramazlar. Kendileri gibi bilirler çünkü herkesi. Yenilmişlikleri de bu yüzdendir, her düştüklerinde yeniden kalkmaları da, her seferinde aynı söze kanmaları da.
Karanlıkta yürürken avuçlarında ışığı, umudu taşırlar tutmayı bilene. Batan her dikende binlerce gül açtırılar.
Fırtınayken bile üşütmeye kıyamazlar sizi.
Sığınanacak liman, gökkuşağının sonundaki diyardırlar ulaşmayı bilene.
Şimdi, “Olmaz böyle şey, aptallık bu, koca koca insanlar ne saçmalıyor öyle,” diyenler var aranızda biliyorum. Onlar, içlerindeki çocuğu dar bir mezara bırakıp yüreklerini mezar taşı diye dikerek başucuna, içlerindeki ayazla dünyanın canına okuyanlar. Bir yudum sıcaklığa bile tahammülleri olmayanlar. Yazık size. Siz, sevmeyi de unuttunuz. Her şey bir çıkar ilişkisi. Kâr zarar hesabı yapıp kendi kârınıza yenilerini eklemeye çalışıyorsunuz, çocuk masumiyetinizin zararı pahasına.
Bir gecelik ilişkiler, hemen vazgeçilecek insanlar arıyorsunuz, sizden vazgeçilmesinden korktuğunuz için. En büyük kâbusunuz sevmek, çünkü sevilmeyeceğinize o kadar inanıyorsunuz ki size uzanan elleri itiveriyorsunuz böbürlenerek. Oysa bir dönseniz tekrar o mezarın başına, tırnaklarınızla kazıp toprağı, çıkarsanız çocukluğunuzu, kim bilir belki hâlâ nefes alıyordur, hâlâ bir umut vardır sizin için bile.
Tabi dönemeyecek kadar uzaklaşmadıysanız kendinizden. Herkesin kendisi ve sevdiklerinin hayatları için endişe ettiği bu günlerde mesafeyi bir daha düşünün.