20 Kasım tarihi, Birleşmiş Milletler'in (BM) kararı doğrultusunda 1989 yılından beri "Dünya Çocuk Hakları Günü" olarak kutlanıyor. Amaç, dünya genelinde çocukların karşı karşıya kaldıkları hak ihlallerini gündeme taşımak.

BM Genel Kurulu, 20 Kasım 1989'da Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'yi imzaladı. 54 maddeden oluşan sözleşme, eğitim, sağlık hizmetlerine erişim, yaşama ve gelişme; ekonomik, fiziksel, psikolojik veya cinsel sömürüye karşı korunma, ifade ve düşünce özgürlüğü gibi pek çok alanda çocuk haklarını güvence altına alıyor.

Sözleşme maddeleri gereğince taraf devletler kendi iç hukuklarında düzenlemeler yaparken Türkiye de Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'yi 27 Ocak 1995'te yürürlüğe koydu.

Resmi veriler, Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'nin yürürlüğe girmesinin üzerinden 29 yıl geçmesine rağmen pek çok alanda çocukların karşı karşıya kaldıkları hak ihlallerinin devam ettiğini gösteriyor.

Veriler, çocukların korunmasına yönelik politikaların geliştirilmediğini gösterirken, İzmir'de beş kardeşin kaldıkları barakada yangın nedeniyle yaşamı yitirmesi hem yoksulluğu hem de devletin yükümlülüklerini yerine getirmediğini gözler önüne serdi.

Peki, Türkiye'de çocuk hakları ne kadar korunuyor?

Çocuklar çalışırken ölüyor

İş Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG Meclisi) verilerine göre; son 11 yılda en az 695 çocuk, iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. İSİG Meclisi'nin Çocuk İş Cinayetleri Raporu'nda Mesleki Eğitim Merkezleri (MESEM) kapsamında yaşamını yitiren çocuk işçilere ayrıca vurgu yapıldı. MESEM kapsamında son bir yılda 11 çocuk yaşamını yitirdi.

Marmara’da fırtına ve kuvvetli yağış uyarısı Marmara’da fırtına ve kuvvetli yağış uyarısı

Cezaevleri çocuklarla dolu

CHP Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül'ün cezaevlerindeki çocuk sayısına yönelik önergesinde 14 Ağustos'ta yanıt veren Adalet Bakanlığı'nın verilerine göre, 3 bin 532 çocuk 'suça sürüklenen çocuk' kapsamında cezaevlerinde. Bunların bin 48'i hükümlü, 2 bin 484'ü ise tutuklu. 0-6 yaş grubunda cezaevlerinde anneleriyle kalan çocukların sayısı ise 759. 

Çocuklar eğitim dışında

Eğitim Reformu Girişimi (ERG) 2024 yılı Eğitim İzleme Raporuna göre; zorunlu eğitim çağında olan yaklaşık 612 bin 814 çocuk eğitim dışında. Bu çocukların yüzde 53,6'sının oğlan, yüzde 46,4'ünün kız olduğu belirtilen rapora göre, söz konusu oran önceki yıla göre yüzde 38,4 arttı. Eğitim dışında kalmanın 15 yaşından sonra artış gösterdiği vurgulanan raporda, toplam 242 bin 360 mülteci ve göçmen çocuğun eğitim dışında kaldığı belirtiliyor. 

Yoksulluk çocukları çevreledi

Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV), tarafından yapılan araştırmada, 0-17 yaş grubu arasındaki 7,03 milyon çocuğun yoksulluk içinde yaşadığı kaydedildi. Araştırmada, bunların 2 milyonunun ise derin yoksulluk içine olduğu vurgulandı. Araştırmalara göre; 2017 yılında bebeklerde yoksulluk oranı yüzde 36,8 iken 2022 yılında ise bu oranın yüzde 41,4'e çıktığı ifade ediliyor, aynı dönemde çocukların yoksulluk oranı da yüzde 40,8'den yüzde 43,8'e çıktı. 

Çocuklara istismar artıyor

Çocuklara yönelik suçlar arasında istismar ise başta geliyor. Tekirdağ'da dövülüp, cinsel istismara maruz bırakılan S.Y. isimli 2 yaşındaki bebeğin yaşamını yitirmesi gözleri bir kez daha çocuk istismarına çevirdi. Türkiye İstatistik Kurumu'na (TÜİK) göre 2023 yılında kolluk kuvvetlerine giden veya götürülen "mağdur" 242 bin 875 çocuğun yüzde 12'ye yakını cinsel istismar nedeniyle şikayette bulundu. Bu verilere göre; 2023'te Cumhuriyet başsavcılıklarında soruşturma evresinde karara bağlanan çocuk istismarına ilişkin dosyaların yüzde 34'ünde kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildi. 2013'te bu oran yüzde 21'di.

DW Türkçe'ye konuşan uzmanlar, çocukların yaşadıklarını ve alınması gereken önlemleri değerlendirdi.

"Çocuk Bakanlığı kurulmalı"

Saadet Öğretmen Çocuk İstismarı İle Mücadele Derneği'nden (UCİM) Yeşim Aydın Sağra da sözleşme ve yönetmeliklere rağmen hem Türkiye'de hem de dünyada çocukların istismara, ihmale ve şiddete maruz kalmaya devam ettiğini kaydederek, "Bugün hâlâ savaşlarda çocuklar ölmekte, açlıkla mücadele etmekte, yangınlarda can vermekte, narin bedenleri derelerde bulunmakta; hatta dünyaya yeni gelmiş bir bebek dahi kendini kötülüğün kucağında bulabilmektedir" dedi.

ocuklar açısından sor bir yılın geride kaldığını belirten Aydın Sağra, "Narin çocuğumuzun ölümü başta olmak üzere, ülke olarak derin üzüntü yaşadığımız günler geçirdik. Yüzlerce çocuğun istismara uğradığını, ihmal edildiğini gördük ve yaşadık. Artık şunu farklı yapabiliriz: Çocuk politikaları geliştirebiliriz. Ülkemizde bir Çocuk Bakanlığı kurulmalı, çocuklarımız sadece öldüklerinde değil, her gün hatırlanmalı ve onlara özgü politikalar üretilmelidir. Derin yoksulluk içinde kaybolan, cinsel ve fiziksel istismara maruz kalan, işkence gören ve bedenleri dere kenarlarında bulunan çocuklarımız için adaletin yerini bulması adına güçlü bir çocuk adalet sistemine ihtiyaç var. Bu yıl da çocuk hakları dersinden ne yazık ki sınıfta kaldık" ifadelerini kullandı.

Çocuk yoksulluğu alarm veriyor

Kent yoksulluğu üzerine çalışmalar yapan insan hakları aktivisti Hacer Foggo da Türkiye'nin OECD ülkeleri arasında çocuk yoksulluğunda ikinci olduğunu vurguluyor.

Foggo, "Çocuk yoksulluğu, gıdaya, barınmaya, eğitime, sağlığa erişememektir, yetişkin olduğunuzda da ailenizden yoksulluğu miras alma riskiniz yüksek olmasıdır. Ülkemizde maalesef çocuk yoksulluğu alarm veriyor. Yıllardır bu çoğalmaya tanığım" diyor.

"Henüz, çocuk işçiliğini kabul etmeyen bir Çalışma Bakanımız, eğitim dışında kalan çocukları, yetersiz beslenmeyi, kabul etmeyen bir Milli Eğitim ve Sağlık Bakanımız var. Daha da kötüsü çocuğun yemeğinden, servisinden, sağlığından kısan bir Hazine ve Maliye Bakanımız var" diyen Foggo, "Oysa Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin dört adet yol gösterici ilkesinden Çocuğun Üstün Yararı ilkesi der ki 'Çocukları etkileyebilecek yönde verilen her karar veya yapılan her işlem her zaman için onların üstün yararına öncelik tanımalıdır''' hatırlatmasını yapıyor.

"MESEM'ler kaldırılmalı"

Eğitim İş Genel Başkanı Kadem Özbay, MESEM'leri öğrencilerin 'staj' adı altında 4 gün işyerlerinde çalıştırıldığı, devlet eliyle yasalaştırılmış çocuk işçiliği olarak tanımlıyor.

MEB'in 8 bin 406 MESEM işyerini iş sağlığı ve güvenliği kurallarına uymadıkları için sözleşmelerini feshettiğini hatırlatan Özbay, "Bu durum sömürü ve tehlikenin itirafıdır. Bu durum, MESEM'lerin devlet eliyle yasal bir kılıf altında binlerce çocuğun ucuz iş gücü olarak sömürülmesine ve tehlikeli koşullarda çalıştırılmasına yol açtığını açıkça göstermektedir. MESEM'lerde yaşanan iş kazaları ve ölümler de bu yasal sömürünün ve denetimsizliğin bir sonucudur" dedi. Her çocuğun güvenli ve sağlıklı bir ortamda eğitim görme ve yaşama hakkına sahip olduğunu vurgulayan Özbay, "Eğitim politikalarımızın temelini çocukların hakları ve üstün yararı oluşturmalıdır. MESEM'ler derhal kaldırılmalı, çocuk işçiliğine karşı etkin denetimler yapılmalı ve sorumlular cezalandırılmalıdır" şeklinde konuştu.

Kaynak: DW Türkçe