On beş yıl süren ekonomik kriz ve zorlu koşullara sahip üç kurtarma paketinin ardından Yunanistan'da istihdam piyasası artık sıkı bir şekilde düzenlenmiyor. Toplu iş sözleşmeleri yıllardır dondurulmuş durumda. Pek çok işyerinde, çalışanlar bireysel iş sözleşmeleriyle çalışıyor. Haftalık 40 saatlik çalışma süresi hâlâ geçerli olmakla birlikte, işverenlerin sınırlı bir süre için günde iki saate kadar ücretsiz fazla mesai talep etmelerine ve karşılığında daha fazla izin günü teklif etmelerine imkân veriliyor.
Teoride bu, gönüllülük esasına dayanıyor. Ancak birçok şirkette çalışanlar, herhangi ek izin günü veya ek ödeme almadan uzun saatler çalışmaya zorlanıyor. İş kanununa uygunluk, giderek daha az sayıda personele sahip olan yetkililer tarafından nadiren gözetiliyor.
Ayrıca denetim mekanizmalarının etkin bir şekilde işletilmesi, Başbakan Kiryakos Mitsotakis yönetimindeki muhafazakâr hükümetin öncelikleri arasında yer almıyor.
Yunanlar Avrupa şampiyonu
Haftada altı günlük mesai yasasından önce de Yunanlar, AB'de "emeğin kahramanları" konumundaydı. Avrupa Birliği'nin istatistik kurumu EUROSTAT'ın rakamlarına göre, Yunanlar haftada ortalama 41 saat ile diğer tüm AB vatandaşlarından daha uzun süre çalışıyor ve bunun karşılığında oldukça düşük ücret alıyorlar.
Yunanistan, 830 euroluk asgari ücretle AB ülkeleri listesinde 15'inci sırada yer alıyor. Hatta satın alma gücü açısından Yunanistan, Avrupa Birliği genelinde sondan bir önceki ülke konumunda.
İşverenin talimat verme hakkı
1 Temmuz 2024'ten itibaren de sanayi, perakende, tarım ve bazı hizmet sektörlerinde çalışan pek çok kişi, işverenleri isterse haftada altı gün çalışmak zorunda kalacak. Altıncı gün için günlük yevmiyenin yüzde 40'ı oranında bir ek ödeme yapılacak. Turizm ve yiyecek içecek sektörlerinde, haftada beş günlük mesai uygulaması zaten 2023 yılında tarihe karışmıştı. Şimdi bunu diğer sektörler takip edecek.
Selanikli iş hukuku profesörü Aris Kazakos, işverenin çalışanlarıyla ilişkilerinde mutlak güce sahip olmasına karşı uyarıda bulunuyor:
"Ek altıncı günde çalışmak, işverenin talimat verme hakkı kapsamına girdiğinden, çalışanlar buna karşı kendini savunamaz."
Kazakos, sağcı muhafazakâr Nea Dimokratia (Yeni Demokrasi) hükümetinin yasalarıyla giderek daha da geriye itilen toplu iş sözleşmelerinin yeniden önemli hale getirilmesinden yana:
"Bireysel müzakerelerde işveren mutlak egemendir ve iş hukuku tarafından belirlenen asgari haklar dışında, neredeyse istediği tüm koşulları dikte eder. Yasalar gevşetilirse, bu asgari koruyucu çerçeve de ortadan kalkacaktır. İşveren, kendisi için avantajlı olan çalışma koşullarını dikte edebildiğinden bu otomatik olarak iş ilişkilerinin bir adaletsizlik rejimi olmasına yol açar. Zira iş ilişkilerinde sadece bir tarafa fayda sağlayan şey asla adil olamaz."
Hükümet, haftada altı günlük mesai uygulamasını, Yunan iş gücü piyasasında kalifiye eleman sıkıntısı yaşanmasıyla gerekçelendiriyor. Ancak pratikte bu durum, daha fazla personel istihdam etmek zorunda kalmayan işverenler için fazla mesaiyi daha ucuz hale getirmek anlamına geliyor.
Artan güvenlik riskleri
Çoğu Avrupa ülkesinde sendikalar, ücretlerde kesintiye gitmeden çalışma saatlerinin azaltılması için mücadele ediyor. Bundaki amaçlardan biri de istihdamı teşvik etmek. Çünkü haftada 35 saat ya da dört gün çalışmak, fazla mesai saatlerini sınırlandırarak işverenleri ek personel almaya zorluyor. Nitekim araştırmalar da gösteriyor ki, haftalık çalışma sürelerinin azaltılması, üretkenliği ve çalışanların işyerine bağlılığını artırıyor.
İş hukuku uzmanı Aris Kazakos, haftada ek altıncı iş gününün getirdiği yükün, çalışanlar için güvenlik risklerini artırdığı konusunda da uyarıyor:
"Yunanistan'da iş kazalarının sayısı zaten yüksek. 2023 yılında 179 zalışan, çeşitli iş kazalarında hayatını kaybetti. Bir önceki yıl ise 104 ölüm meydana geldi. Şimdi ölümlü iş kazaları daha da artabilir."
Modern kölelik mi?
Düşük ücretler, sınırlı kariyer fırsatları ve kayda değer bir ücret telafisi olmaksızın giderek uzayan çalışma saatleri, pek çok Yunanı yurt dışına çıkmaya zorluyor. Diğer yandan giderek daha fazla sayıda Yunan, turizm sektöründe çalışmayı reddediyor. Zira buradaki çalışma koşulları, modern kölelik olarak görülüyor.
Mikonos ve Santorini gibi popüler tatil adalarında, mevsimlik işçiler zaten haftanın yedi günü çalışmak zorunda. Buna ek olarak çoğu kez aşırı kalabalık konaklama yerlerinde barındırılıyorlar. Genelde on işçinin, uyumak ve yaşamak için tek bir odayı paylaşması hayli yaygın bir uygulama.
Mikonos gibi gözde adalarda mesai ücretleri nispeten iyi düzeyde olsa da daha az tanınmış tatil beldelerinde durum böyle değil. Bu nedenle Yunanistan'ın kuzeyindeki Halkidiki yarımadası gibi popüler tatil bölgelerdeki otelciler, yeterli sayıda eleman bulamıyor. Bunun sonucu olarak birçok otel ve restoran, bu yaz gecikmeli olarak faaliyete geçmek zorunda kaldı.