Eski Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Başkanı ve Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sinan Ateş'in öldürülmesine ilişkin 22 sanığın yargılanmasına Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesince başlandı.
Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki duruşma salonunda 5 gün sürmesi planlanan duruşmalar nedeniyle salon girişi ve içinde kolluk kuvvetlerince geniş güvenlik önlemleri alındı.
Sanıklar ve müştekilerin hazır bulunduğu duruşmayı bazı siyasiler de takip ediyor. Duruşma salonunda, CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da izleyici olarak yer aldı. Duruşmayı, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan ve bazı il baro başkanları da izliyor.
Duruşma öncesi, sanıklardan Doğukan Çep, müşteki sıralarında oturanlara yönelik sözleri nedeniyle kolluk personeli tarafından duruşma salonundan çıkarıldı.
Duruşmanın başında mahkeme başkanı, taraflara, "Herhangi bir sataşma, laf atma olmasın. Gerek sanıklar gerek müşteki tarafından. Bunlara gerek yok. Bırakın işimizi yapalım. Tahrik etmeye çalışanlar olabilir. Meseli şahsileştirmeyin. Aşağıda bir sanığımız varmış. salona gelmeden önce bazı sözleri olmuş, olabilir. Sabırlı olacaksınız, sakin olacaksınız, tahriklere kapılmayın" uyarısında bulundu.
Mahkeme başkanının uyarılarının ardından Çep, duruşma salonuna getirildi.
Bu sırada, müşteki sıralarında söz alan MHP avukatları, davaya katılma talebinde bulundu. Savcı, "suçtan doğrudan zarar görmedikleri" gerekçesiyle katılma talebinin reddine karar verilmesini talep etti. Mahkeme, "MHP'nin suçtan zarar gören sıfatı bulunmadığı" gerekçesiyle katılma talebinin oy birliğiyle reddine karar verdi.
Daha sonra, mahkeme başkanınca iddianame özetinin okunmasının ardından sanıkların savunmalarının alınmasına geçildi.
Çankaya ilçesi Çukurambar semtindeki Kızılırmak Mahallesi'nde 30 Aralık 2022'de uğradığı silahlı saldırıda hayatını kaybeden Ateş'in ölümüyle ilgili hakkında işlem yapılan toplam 39 kişiden tutuklu 22'si hakkında iddianame düzenlenerek dava açılmış, haklarında yurt dışına çıkış yasağı getirilen diğer 17'si hakkındaki soruşturmanın ayrı dosya üzerinden sürmesi kararlaştırılmıştı.
Özel ve Kılıçdaroğlu Ayşe Ateş'in yanında
19 ay sonra görülen ilk duruşmada, salona girişler başladı. CHP lideri Özgür Özel ve CHP'nin eski genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Ayşe Ateş'in yanına oturdu. İYİ Parti Genel Başkanı Musavat Dervişoğlu da salona geldi.
Duruşma salonundan Kılıçdaroğlu ve Ayşe Ateş ile fotoğraflı bir paylaşım yapan Özgür Özel, "Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş suikasti davasını Sincan'da takip ediyoruz. Adalet tecelli edene, suikast üzerindeki sis perdesi aralanana kadar bu davanın takipçisi olacağız. Yanı başında olacağız demiştik, Ayşe Hanım adalet tecelli etmiştir diyene kadar yanı başındayız..." ifadelerini kullandı.
"Ben sadece kocamın katilleri adil bir şekilde yargılansın istiyorum"
Duruşma öncesinde konuşan Ayşe Ateş “Eksik delillerin tamamlanması yeni tam bir iddianamenin hazırlanması ve hızlı bir şekilde şüphelilerin ifadelerinin alınmasını istiyoruz” dedi.
“Bu bizim istediğimiz bir mahkeme değil eksik yarım bir mahkeme. Bizim istediğimiz eksik olan belgeler iddianameye eklenecek ondan sonra tam bir mahkeme görülecek” ifadelerini kullanan Ateş şunları söyledi:
Bence asıl şüpheliler getir götür işlerini yapan kiralık katiller asıl azmettiriciler gizliliği olan diğer dosyada yeralıyor. Bizim için asıl olan o dosyada yeralanların ifadelerinin alınarak bu dosyaya eklenmesidir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yaptığımız görüşmede bize adaletin en hızlı şekilde geleceği sözünü verdi. Bu görüşmeden sonra bir gelişme olmadı ama bu mahkemeden sonra bir gelişme olmasını bekliyoruz. Bazı çevreler farklı şekilde yorumladı ama ben katılmıyorum sayın cumhurbaşkanının sözünü tutacağına inanıyorum. Ortada bir tane cinayet var iki ayrı dosya olması akıl ve mantık dışı.
Bu cinayetin emniyet ve yargı ayağı vardır hiç şüphem yok. Emniyet ve yargının aynı zamanda MHP ve Ülkü Ocakları'nın içine sızmış suç örgütü vardır. Zaten bu dosya üzerindeki karanlık el bunlar bir sac ayağının parçaları. Bugünden sonra o karanlık bu dosyanın üzerinden çekilsin ve adil bir yargılama yapılsın. Bizim başka bir talebimiz yok. Ben sadece kocamın katilleri adil bir şekilde yargılansın istiyorum.
Bugün Mersin olayı ile birlikte değerlendirmesini isteyeceğim. Hepsinin kaynağı aynı hepsi aynı merkezden talimatı alıp bu suikastı gerçekleştirdiler. MHP'nin avukatları burada ne sıfatla bulunuyorlar. Bizim yanımızda olmadıkları aşikar. Bu boşluğu aziz milletimiz doldursun. Umarım sanıklar serbest kalmaz.
Sanıkların savunmaları
Duruşmada ilk savunması alınan tutuklu sanık tetikçi Eray Özyağci, dosyanın sanıklarından Doğukan Çep'in, kendisine, "Sinan Ateş bir dava dosyası için bana söz verdi. Benden para istedi, gönderdim ama sözünü tutmadı" dediğini öne sürdü.
Çep'in, dolandırıldığı için öfkelendiğini söylediğini iddia eden Özyağci, "Ona, 'Abi, sen beni biliyorsun. Sen ayarla ben ayaklarından vururum' dedim. Daha sonra Suat Kurt'u aradım. Ona 'Ankara'da bir hasmım var ayaklarından vuracağım yardım eder misin?' dedim. O da kabul etti." ifadesini kullandı.
Ankara'ya gitmesinin ardından cinayet anında motosikleti kullanan sanık Vedat Balkaya'yla buluştuğunu söyleyen Özyağci, olay gününü şu sözlerle anlattı:
Vedat'a, Doğukan abinin alacak meselesi için biriyle görüşeceğimi, silah sesi duyması halinde korkmayıp beklemesini söyledim. Sonra kafeye oturup Doğukan abimden haber bekledim. Beni arayıp 'Sinan Ateş'in yanında iki kişi var. Ayaklarından vur uzaklaş, diğerleriyle uğraşma' dedi. Yukarıdan aşağıya üç kişinin geldiğini gördüm. Sinan Ateş'in ayaklarına sağlı, sollu ateş ettim ve sonra kaçmaya başladım. Bir kişi, hedef gözetmeksizin ateş etmeye başladı. Ben de onlara ateş ettim. Daha sonra 'reisi vurduk, reisi vurduk' diye bir ses duydum.
Özyağci, kendisini bekleyen motosiklete binerek, Çep'in daha önce kendisine gönderdiği Gölbaşı'ndaki konuma gittiklerini kaydetti.
Araçta daha önceden tanıdığı "Mustafa Kemal" isimli kişinin olduğunu söyleyen Özyağci, araca binmesinin ardından Çep'i aradığını belirterek, "Ona, 'Abi ben ayaklarına doğru sıktım ama 'reisi vurduk' diye bağırdılar. Bunda başka bir iş olmasın' dedim. Bana, 'Mustafa Kemal'le Gölbaşı'ndaki yere gidin, kafanıza göre iş yapmayın' dedi. Kimin olduğunu bilmediğim bir eve gittik. Doğukan abi, 1 saat sonra yine aradı ve 'Sinan Ateş ölmüş. Sana sadece ayaklarına sık demedim mi? dedi. Ben de adamı öldürmediğimi, ayaklarına sıktığımı söyledim. Bana kızıp telefonu kapattı. Akşam bir daha aradı ve 'Vedat yakalandı İstanbul'a gitmeyin. Birkaç gün misafir kalın' dedi. 4 güne yakın Gölbaşı'ndaki evde kaldık" savunmasını yaptı.
Botla Yunanistan'a kaçtı
Sanık Eray Özyağci, cinayetten 4 gün sonra Mustafa Kemal ismindeki arkadaşının yardımıyla araç bagajında İzmir'e götürüldüğünü anlattı.
Bir villada yaklaşık 1 ay saklandığını anlatan Özyağci, şunları söyledi:
Mustafa Kemal, 'botu ayarladım, seni Edirne'den yurt dışına çıkaracağız' dedi. Sonra beni bagaja soktular ve Edirne'ye bu şekilde gittim. Bagajdan indirdiklerinde 'biz yoldayken deprem oldu, o yüzden yol boştu' dedi. Beni bekleyen kişilerle botla nehre indim. Orada, bizim askerlerimiz ateş etti. Herkes panik oldu ben de direk suya atladım. Yüzerek Yunanistan'a çıktım. Birkaç saat yürümemin ardından Yunanistan askerleri yakaladı. Türk olduğumu, terörist olmadığımı söyledim. Beni kelepçeleyip dövmeye başladılar. Sonra beni botla sınır hattımıza attılar. Orada teslim oldum.
Daha sonra Ankara Emniyetine teslim edildiğini, emniyet sorgusunun ardından savcılığa sevk edildiğini belirten Özyağci, şu iddialarda bulundu:
Orada üç savcıya ifade verdim. Savcı Durmuş Ali Kaya, 'Bize hikaye anlatma. Bu işin siyasi olduğunu düşünüyoruz. Devlet Bey'den talimat aldıysan bizi uğraştırma. MHP'den iki, üç yöneticinin ismini ver seni kurtaralım. Seni içeride de dışarıda da koruyacağız. Sana insan ve araç fotoğrafları göstereceğiz. Bunları onayla yeter' dedi. Ben bunları duyunca şok oldum. 'Böyle iftiralara alet olmam. Beni neden böyle bir şeye alet etmeye çalışıyorsunuz? dedim. Ondan sonra iyice öfkelendi. Yanıma geldi ve fotoğraflar göstermeye başladı. Tanımadığımı söyledim. Sonra araçlar gösterdi. 'Bunlara binmedim' dedim. Bana, 'Öldürülmekten korkmuyor musun?' dedi. Ben de 'Ölüm kalım triplerim olsa bu işi yapmazdım' dedim. 'Ben bu dosyanın kalemşoruyum. Her türlü müdahaleyi yapacağım. Seçimden sonra herkes görecek' dedi. Bana gösterilen fotoğraflar ve araçları sonradan medyadan gördüm.
Sanık Eray Özyağci'nin savunmasının ardından çapraz sorgusuna geçildi.
Özyağci, İstanbul'dan ayrılmadan önce sanık Çep'in wi-fi cihazı verip vermediği sorusu üzerine, "Hatırlamıyorum" dedi.
Olay gününden önce Ateş'in ofisinin olduğu bölgeye gittiği hatırlatılarak, adresi kimden aldığı sorulan Özyağci, "Abim bana ne diyorsa onu yaptım." ifadesini kullandı. Sanık Özyağci, olayda kullanılan silahı nereden temin ettiğine ilişkin soruya, "Benim yıllardır tabancam var zaten, parasını verip temin etmiştim." cevabını verdi.
"Bana, 'Silah sesi duyarsan korkma' dedi"
Duruşmada savunma yapan ikinci sanık, cinayette kullanılan motosikleti süren kişi olan Vedat Balkaya oldu.
Olay tarihinden bir süre önce cezaevinden çıktığını, iş bulma konusunda zorluk çektiğini anlatan Balkaya, sanıklardan Doğukan Çep'in "uyuşturucudan uzak durması" şartıyla motor alabileceğini söylediğini, kendisine verdiği sözü tuttuğunu belirtti.
Çep'in kendisine bir miktar para ve 2-3 tane de motosiklet ilanı attığını ifade eden Balkaya, bir süre sonra motoru aldığını, motoru aldıktan bir gün sonra sanık Çep'in kendisini aradığını anlattı. Sanık Balkaya, "Ataşehir'de buluştuk. 'Ankara'da birinden alacağım var, Eray'ı Ankara'ya götürecek araba var ama getirecek kişi yok.' dedi. Bunun üzerine yardım amaçlı sabah 6 suları Ankara'ya vardım." sözlerini sarf etti.
Sanık Vedat Balkaya, olay gününe ilişkin şunları anlattı:
Ayın 30'unda öğlen 12.30 sularında Eray beni uyandırdı. 'Alacağımız olan kişi gelmiş, almaya gidiyoruz acele et' dedi. Eray arkama bindi, beni yönlendirdi, Muhsin Yazıcıoğlu Caddesi üzerinde indirdim. Bana, 'Silah sesi duyarsan korkma.' dedi. Bunun üzerine Doğukan'ı aradım, bir sıkıntı olup olmadığını sordum. Bir süre orada bekledim, sonra Eray bir hışımla geldi. Eray'ın yönlendirmesiyle yaklaşık yarım saat gittikten sonra bir petrol ofisine gittik. Eray iner inmez kaskı fırlattı. 'Benimle İstanbul'a gelmeyecek misin?' dedim. 'Gelmeme gerek kalmadı, sen devam et, İstanbul'da görüşürüz.' dedi. Kendisini bekleyen arabaya bindi ve gitti.
"Birinin öldürüleceğini bilmiyordum"
Sanık Balkaya, olay tarihinden önce Ateş'i tanımadığını, öldürülmesinden de haberdar olmadığını ileri sürdü.
Balkaya, "Bana alacak verecek meselesi dediler. Vurulma olayı deselerdi cezaevinden yeni çıkmış biri olarak asla yardım etmezdim. Doğukan'ı aradım, Eray tedirgindi, bir şey olduysa bana söyleyin dedim. Ben bu olayın aslını Kocaeli Emniyet Müdürlüğünde öğrendim. Eray'ın birini vurduğunu orada öğrendim. Beni buraya kandırarak getirdiler. Ben Sinan Ateş'i tanımıyorum, sosyal statüsünü bilmiyorum. Burada birinin vurulacağını, öldürüleceğini bilmiyordum." savunmasını yaptı.
Sanık Balkaya, suçsuz olduğunu iddia ederek, tahliye ve beraat talebinde bulundu.
Cinayetin azmettiricisi sanık Doğukan Çep: Öldürmeye göndersem 'öldürmeye gönderdim' derim
Cinayetin azmettiricisi olduğu belirtilen tutuklu sanık Doğukan Çep, 2013'te Gezi olayları sırasında sol örgütlere müzahir bazı kişileri vurduğunu, bununla ilgili hakkında hukuki süreç başlatıldığını söyledi.
Gezi olayları sırasında "kırmızı fularlı kız" olarak bilinen Ayşe Deniz Karacagil'i de vurduğunu anlatan Çep, Karacagil'in daha sonra bölücü terör örgütü PKK'nın elebaşı Murat Karayılan ile görüştüğünü öne sürdü.
Bunun üzerine mahkeme başkanı, "Ne anlatıyorsun sen? Savunma yapacaksan yap, hikaye anlatma." diye sanığa tepki gösterdi. Sanık Çep ise "Başımdan geçen olayları anlatıyorum." ifadelerini kullandı.
Gezi olayları sonrası ceza aldığını, tutuksuz yargılandığını, dosyasının temyiz incelemesi için Yargıtayda bulunduğunu ifade eden sanık Çep, bir gün sabah namazını kılarken, maktul Ateş ve beraberindekilerin de namaza geldiklerini, Ateş ile burada tanışarak, hakkındaki temyiz sürecine ilişkin yardım istediğini anlattı.
Sinan Ateş'in, "Dosyana yardımcı olacağım" dediğini, bir süre sonra yaptıkları telefon görüşmesinde, "Bir kanal buldum halledecekler, 1 milyon lira para istiyorlar." dediğini ileri süren Çep, o kadar parasının olmadığını ancak 200 bin lira verebileceğini söylediğini, bu parayı Taksim'de bir otelde kendisine teslim ettiğini iddia etti.
Ateş'in daha sonra kendisinden 200 bin lira daha istediğini, Üsküdar'da bu parayı kendisine verdiğini iddia eden Çep, Ateş'in daha sonra kendisinden paranın tamamını istediğini, 250 bin lira daha ayarladığını öne sürdü.
Ankara Çukurambar'da bir pastanede Sinan Ateş ile buluştuğunu, Yargıtaydaki dosya ile ilgili, "Eli kulağında, bitti bitecek" dediğini, ama aradan süre geçmesine rağmen Yargıtaydaki dosyasının sonuçlanmadığını söyledi.
Sanık Çep, sonrasında Sinan Ateş ile aralarında geçenlere ilişkin şunları anlattı:
Aralık ayı başlarıydı. Aradım, 'Abi eli kulağındaydı ne oldu 1 ay geçti' dedim. 'Kardeşim haber bekliyorum' dedi. 'Hani sonuna gelmiştik abi? Olmuyorsa paramızı geri alalım' dedi. 'Kardeşim çocuk oyuncağı mı parayı verdim nasıl alayım' dedi. 4-5 gün sonra aradım 'müsait değilim' dedi kapattı telefonu. Aramasını bekledim, aramadı. Ben arıyorum açmıyor. Bir iki gün daha bekledim sonra Eray yanımda, 'Ben bunu ayaklarından vuracağım' dedim. Öldürmeye göndersem 'öldürmeye gönderdim' derim. Allah'tan başka kimseden korkmuyorum. Ben ayağından 2-3 kere vurdurmaya gönderdim. Öldüğü için üzgünüm. Ben dördüncü gün İstanbul'da yakalandım. Baktım ölmüş. İstemediğim bir şey, üzüldüm.
"Ölmesini istemezdim, biz suikasta gelmedik, ölsün de istemedik"
Sanık Çep, olayda adı geçen sanıklara yakıt ve yol parası olarak 4 bin lira verebildiğini iddia etti.
Sinan Ateş'in vurulmasına ilişkin, "Ben azmettirdim." ifadelerini kullanan Doğukan Çep, "Ben yaralamaya gönderdim, ne suikastı. Ayağından vurmaya gönderdim. 4 bin liraya suikasta mı gönderilir?" diye konuştu.
Sinan Ateş'in öldürülmesi olayında, cinayet mahallinde keşif yapan sanıklardan Suat Kurt'a Ankara'da bir işinin olduğunu belirterek yardım istediğini anlatan Çep, Kurt'un bunu kabul ettiğini anlattı.
Sanıklar Özyağci, Kurt, Balkaya'ya para vererek Ankara'ya gönderdiğini aktaran Çep, Kurt'un maktul Ateş'in ofisinin bulunduğu bölgede takibe başladığını söyledi.
Olay günü Kurt'un kendisini arayarak Ateş'i gördüğünü bildirdiğini anlatan Çep, şöyle devam etti:
Kurt'un ardından ben de Eray'ı aradım 3 kişi olduklarını söyledim. 'Eray, Sinan Ateş'in ayaklarına 2-3 tane at, kimseye karışma gel' dedim. Ayaklarından vuruyor ama nasıl ölüyor bilmiyorum. Balistik raporuna baktım. Valla ölmesini istemedim. Ben suikast yaptıracak olsam sırtından vururum kimse görmez. Suikasta gelen adam silahı böyle tutmaz. Ben nasıl öldü bilmiyorum, şok oldum. Sadece yaralayayım dedim. Ölmesini istemezdim, biz suikasta gelmedik, ölsün de istemedik. Daha sonra Suat abi aradı 'ölmüş' dedi. Ben de 'maalesef' dedim. Ben cezama razıyım ama ben ayaklarından vurmaya gönderdim. Cebimizde para yok bin lira, iki bin lirayla suikast mı olur.
"Kimin mermisiyle öldü merak ediyorum"
Sanık Çep, suikastın başkaları tarafından kendilerine yaptırılmadığını iddia ederek, "Ben neden motosiklet arayayım, ev arayayım. Her şeyi ben ayarlıyorum her şeyi yapan benim. Nasıl biri bana yaptırmış oluyor? Biri bana bunu yaptıracak olsa neden para bulmak için çabalayayım, borç alayım" ifadelerini kullandı.
Ateş'in ölümünden üzüntü duyduğunu ifade eden Çep, "Kimin mermisiyle öldü merak ediyorum. Bunun araştırılmasını istiyorum. Eray ayağından vuruyor, mermiler aşağıya gidiyor. Karnından giren ölümcül darbe, o açı kimin açısı? Selman'ın açısı. Büyük şaibe var, bence Selman'ın mermisiyle karnından vuruldu" iddiasında bulundu.
Savunmanın ardından Çep'e, Ateş ile görüşme yaptığını iddia ettiği telefon numarası soruldu. Çep, "Telefona hat takmıyorum, FaceTime üzerinden konuşma yapıyorum" cevabını verdi.
"Rahmetlinin giriş çıkışlarıyla ilgili bütün bilgilerini Doğukan'a atan benim"
Tutuklu sanık Suat Kurt, dosyanın sanıklarından Doğukan Çep'in, kendisine "Alacak meselesi var. Sana bir adres vereceğim. Bu şahıs saat kaçta giriş yapıyor, kaçta çıkıyor takip eder misin?" diye sorduğunu söyledi.
Çep'in bu isteğini kabul ederek Ankara'da gittiğini anlatan Kurt, mahkeme başkanının, "Bu adamı neden takip edeceğini sormadın mı?" şeklindeki sorusuna, "Doğukan, alacak meselesi olduğunu, bu kişinin dövüleceğini, en fazla ayaklarından yaralanacağını söyledi" cevabını verdi.
Kurt, Çep'in gönderdiği adrese giderek takibe başladığını belirterek, "Rahmetlinin giriş çıkışlarıyla ilgili bütün bilgilerini Doğukan'a atan benim. Böyle bir şeyin olacağını kestiremedim. Doğukan'ın, Eray'la telefonla görüşmesi sırasında vuracağını duydum. Olay günü adamı gördüğümü Doğukan'a söyledim. Bana 'Taksiye bin git' dedi. Taksiye binmeden önce silah sesini duydum. Rahmetlinin siyasi bir kimliği olduğunu bilmiyordum" savunmasını yaptı.
"Ben onları tanımam, onlar da beni tanımaz"
Duruşmaya verilen öğle arasının ardından tutuklu sanık eski Ülkü Ocakları yöneticisi Tolgahan Demirbaş'ın savunmasının alınmasıyla devam edildi.
Hakkındaki suçlamaları reddeden Demirbaş, "Benim böyle bir işin içinde olmam söz konusu değil. Maktulle hiçbir husumetim ve tanışmışlığım yoktur. Diğer sanıklarla da hayatımın hiçbir anında bir araya gelmedim. Ben onları tanımam, onlar da beni tanımaz" dedi.
Ateş'in öldürüleceğinden haberinin olmadığını savunan Demirbaş, "Benim bu olayla hiçbir alakam yoktur. Hayatımda hiç kimseyi bir suça sevk etmedim. Dosya FETÖ iltisaklı basın mensuplarına sızdırılarak bu süreçte algı operasyonu yürütülmüştür. Benim vicdanım rahat. Olay olup bittikten sonra bir camiayı zan altında bırakmak maksadıyla yapılmış olan kamuoyu baskısı ve algı operasyonuyla tutuklanan bir kişiyim ben" ifadelerini kullandı.
Olayın ardından kendisi hakkında medyada "komplo teorilerinin yer aldığını" savunan Demirbaş, buna rağmen Ankara'dan ayrılmadığını, davet üzerine de savcılığa gittiğini anlattı.
Sanık Demirbaş, cep telefonunda yer alan bilgileri sakladığı iddiasını yalanlayarak, "Kamuoyu, sosyal medya baskısıyla değil, somut delillerle bir yargılama olursa aklanacağıma inanıyorum" diye konuştu.
Telefonunda yapılan incelemelerde Sinan Ateş'le ilgili araştırmaları neden yaptığı sorulan Demirbaş, şöyle devam etti:
Ben cep telefonumu 'bu olayla hiçbir bağım, alakam yok' diyerek kendi rızamla şifresiyle teslim ettim. Bu cep telefonunda çıkanlar olaydan 8 ay önce olup, bu olayla alakalı değildir. Geçmişte üzüntü verici bir olay yaşanmıştı. Yaşanan üzüntü verici olay sebebiyle kendisine camiada bir tepki oluşmuştu. Bu sebeple de arkadaşlar maktulün evinin önüne pankart asarak protesto yapmak istediler. Herkes kendi çapında pankartın asılacağı yerle ilgili çaba sarf etmişti. Ben de bu çabayı gösterdim. O bilgilerin maktulün ev adresi olduğunu bilmiyorum. O eve hiç gitmedim, kimseyi de yönlendirmedim. Maktule ait uçuş bilgisini kimseye atmadım, kimseyi yönlendirmedim.
Sanık Demirbaş, hiçbir kamu görevlisinden maktul veya bir başkası için bilgi talep etmediğini öne sürdü.
Davanın sanıklarından dönemin Cinayet Büro Amiri Mustafa Ensar Aykal ile yaptıkları görüşmeye ilişkin soru üzerine Demirbaş, "Bu kişinin beni aradığı doğrudur. 'Çukurambar'daki olaydan haberin var mı?' diye sordu. Ben de 'Haberim yok' dedim, 'Tamam' dedi, kapattı. Birinci konuşmadan sonra bir kez bile hiçbir yerde hiçbir şekilde kendisiyle iletişim kurmadım" savunmasını yaptı.
Demirbaş, soru üzerine, davanın tutuklu sanıklarından Çağlar Zorlu'nun kendisine bir bilgisayar programından bahsettiğini, bilgileri girince ilgili kişilerin yerinin program tarafından tespit edildiğini söyledi.
"Ateş'in evinin önüne pankart asmak" için Ateş'in bilgilerine bakmasını istediğini aktaran Demirbaş, "İki adres verdi, o adreslerin hiçbirine gitmedim, kimseyi yönlendirmedim. Zaten o adresler de sahtedir, raporlarda da ortadadır. Ben, 'haylazmış, kulak çekeceğiz' gibi hiçbir ifade kullanmadım" diye konuştu.
Cinayetten önce Emre Yüksel'e konum gönderdiği, konumun tetikçi Eray Özyağci'ye gelen konum ile aynı olduğunun hatırlatılması üzerine Demirbaş, şu iddialarda bulundu:
Bunun nasıl olduğu hakkında bir fikrim yok. Sosyal faaliyette bulunmak için yıllardır gittiğim bir çiftlik evine gitmeye karar verdim. Emre Yüksel bir gün önce ruhsatlı tabanca almıştı, atış yapacaktı. Olay günü Yüksel ben babamlarda otururken beni aradı, yanında arkadaşı olduğunu söyledi. Bana ne yapacağımı sorunca ben de çiftliğe geçeceğimi söyledim. Ben geçtim, merkezi bir yerden kendisine konum attım. Emre gecikeceğini söyleyince benzinliğe girdim. Bu arada Yüksel misafirinden ayrılamadığını söyleyince ben direkt çiftliğe geçtim. Sonra Emre beni aradı, misafirle beraber yemeğe gideceğini söyledi. Ben de onlarla buluşmak için Ankara'ya döndüm ve beraber yemek yedik. O konumun başka birinde çıkmasından bilgi sahibi değilim.
Ankara emniyetinden cinayetle ilgili bilgi notu
Tolgahan Demirbaş, telefonuna Ankara emniyetinden cinayetle ilgili bilgi notu gelmesine ilişkin soru üzerine ise "Bilgi notunu ben talep etmedim" dedi.
Sanık Demirbaş, "Ben ve ailem mağduruz. Olayla hiçbir alakam yokken 'azmettiren' deniliyor. Tahliyemi, davanın sonunda da beraatimi talep ediyorum" ifadelerini kullandı.
Olay günü cep telefonundan Sinan Ateş'le ilgili neden arama yaptığına dair soru üzerine Demirbaş, olay gecesi İstanbul'da bulunduğunu anımsatarak, "geçmişte camiada görev almış biriyle ilgili gelişmeleri takip ettiğini" belirtti.
"Olay günü Olcay Kılavuz ile görüştüğümü hatırlamıyorum"
Demirbaş, soru üzerine, "Olay günü Olcay Kılavuz ile görüştüğümü hatırlamıyorum, olay başka yöne çekilmek isteniyor. Tespit vardır bilemem, varsa bilirkişi raporu hatalıdır" diye konuştu.
Sanık Aykal ile bir yazışmasında Sinan Ateş'i kastederek, "Onun ipini çekmişler" ifadesinin ne anlama geldiği sorusu üzerine Demirbaş, "İpini çeken eden yok. Ben böyle bir şeye hiçbir ortamda şahit olmadım. Orada 'ipini çekmişler'den kastım; teşkilatla, camiayla bir bağı olmadığı, aforoz edildiği anlamında kullandığım bir tabirdir" iddiasında bulundu.
Tetikçinin evinde kaldığı sanık savunma yaptı
Savunması alınan sanık Zekeriya Asarkaya, hakkındaki suçlamaları kabul etmediğini söyledi.
Ateş'e Allah'tan rahmet, ailesine de başsağlığı dileyen Asarkaya, "İstemeyerek böyle bir işin içinde bulunduğumdan kendimi suçlu hissediyorum. Sanki rüyadaymışım gibi geliyor. O kadar cezaevi hayatım var ama böyle bir şey görmedim" dedi.
Kendisini arayan, dosyanın sanıklarından Hakan Saraç'ın arkadaşının kalacak yere ihtiyacı olduğunu söylediğini ifade eden Asarkaya, "Bana, 'Misafir edebilir misin?' dedi. Ben de bir müddet düşündükten sonra kabul ettim. Bu kişiler, birkaç gün evimde kaldı. Bana, alacak meselesi olduğunu o yüzden Ankara'ya geldiklerini söylediler. Suçsuz yere cezaevinde yatıyorum. Haberim olmadan kullanıldım. Böyle bir cinayet işleneceğinden haberim yoktu. Beraatimi talep ediyorum" diye konuştu.
Diğer sanıkların savunmaları
Savunma yapan sanık Hakan Saraç da suçlamaları kabul etmediğini belirterek, 16 yıldır kaldığı cezaevinden izinle çıktığını söyledi.
Sanık Suat Kurt'un kendisini arayarak Ankara'da kalacak yer sorduğunu anlatan Saraç, "Bana, hastası olduğunu, otelde kalacak parasının olmadığını söyledi. Suat Kurt'la bir samimiyetim yoktu, bu soruyu sormasına şaşırdım. Kendisi de daha önce cezaevinde kaldığı için üzüldüm. Cezaevinden arkadaşım Zekeriya'yı arayıp ona sordum. Benim hikayem bundan ibaret. Rahmetli Sinan Ateş'in adını cezaevinde duydum. Bu olayla bir ilgim yok" dedi.
Sanık Aşkın Mert Gelenbey ise Özyağci'yla çocukluk arkadaşı olduğunu belirterek, 2019'da polis memuru olarak İstanbul'a tayininin çıkmasının ardından kendisiyle birkaç kez görüştüğünü anlattı.
Özyağci'nin 26 Aralık 2022'de kendisini arayarak Ankara'ya gitmek isteyip istemediğini sorduğunu söyleyen Gelenbey, "Maddi durumumun müsait olmadığını söylemem üzerine, 'Ben aracı ayarlarım, sen de orayı gezmiş olursun.' dedi. Ben de kabul ettim. Bana aranması olduğunu söylemedi. Söyleseydi asayiş ekiplerine teslim ederdim" diye konuştu.
Dosyanın sanıklarından Murat Can Çolak'a Ankara'ya birlikte gitme teklifinde bulunduğunu aktaran Gelenbey, Ankara'ya gitme amacının hem ağabeyini görmek hem de bir mekanda eğlenmek olduğunu savundu.
Aşkın Mert Gelenbey, "Kocaeli civarında Murat Can uyumaya başlayınca Eray ön koltuğa geldi. Ankara'da ağabeyimi arabaya alınca Eray arka koltuğa geçti ve uyudu. Eray'ı gideceği adrese bırakmaya yakın bir yerde uygulama noktasına geldik. Aracın iç ışıklarını açtım. Ekipler, 'Gençler geçin' dedi. Eray'ı gideceği adrese bıraktıktan sonra bir büfeden alkol aldım. Murat Can, İstanbul'dan Ankara'ya kadar hep uyudu. Murat Can uyanmayınca, ben de ağabeyimi gördüğümden İstanbul'a geri döndük" ifadelerini kullandı.
Savunmanın ardından mahkeme başkanı, bugünkü duruşmada 8 sanığın savunmasının alındığını belirterek, duruşmanın yarına bırakıldığını bildirdi.