İki yandan ördüğü belikleri göğüslerine kadar uzanırdı. Kenarı boncuk işlemeli beyaz tülbentiyle bir yandan terini siler bir yandan bahçede koşan çocuklara ‘gavurun dölleri’ diye ağzında küfür gibi durmayan küfürlerini ederek söylenir, ‘Bir iş yaptırmadılar kele’ derdi...
Canım anneannem...
Nur içinde yat...
Seni andım bugün. Seni anlattım çocuklara. Nasıl her yaz sıcak demeden büyük bir coşku ile yanına gelişimi. Yanında bir kedi yavrusu gibi sessizce gezip senden öğrendiklerimi, çarşıya her çıkışımızda bana aldığın halka tatlısını, namazı sırf öğreneyim diye sesli kılışını, mantı dökmeni, eti alıp satırla kıyma yapıp yaptığın kebabı, yufka ekmeğe sarıp yediğimiz bulgur pilavını, bahçedeki nar ağacını...
Seni son görüşümü de kendime sakladım tabi.
Üniversiteden yine bir anlık kararla bir bilet alıp 14 saat süren yolculukla sana gelip yaptığım sürprizi. Kitap okuyorum diye endişelenmiştin yine, gözüne o donuk bakış yerleşince: ‘Kızım bak bu kitaplar yasak değil he mi’ dedin.
‘Yok anneanne’ diye seni sakinleştirip, ‘o günler geçti’ diye sana anlatırken sen de bana o günleri anlatırdın. Bir başına evi dolduran, heybetli, bastığı yeri titreten kadın gibi kadındın be anneannem. Yine o günleri anlattın bana. ‘Bir dayın lisede o zaman. Biri üniversiteyi kazandı, İzmiri. Gitti ama ondan önce adı gitmiş. Barındırmadılar. Kaçtı geldi. Lisede olan dayını bir gün nezarete aldılar. Kekemeliği o zamandan miras. Annenin kitapları vardı bir de kasetleri hepsini gömdüm bahçeye. Kaç kez aradılar evimizi.’ ‘Anneanne dedim nereye gömdün yarın çıkaralım mı duruyor mudur?’ Merak ettim. ‘Kızım delirme dedi.’ ‘Anneanne dedim o günler geçti.’ Sabaha kadar serdiği yer yatağında koynunda yattım, Anneanne dedim o günler geçti, ikna ettim. Sabahında aradık kazdık ama bulamadık tabi annemin aşk romanlarını ve Müslüm kasetlerini. İkna ettim anneannemi o günler geçti anneanne dedim...
O günler geçti mi sahi ?
Artık korkmuyor muyuz?
Artık özgür müyüz?
Ben niye anneannemi andım bugün?
Yıllar sonra neden bugün?
O beyaz örtü...
Tabutun içindeki o yüz...
28 yaşında bir kadın...
Gerçekten o günler geçti mi anneanne?
Gerçekten artık kitaplar toplatılmıyor, yasaklanmıyor mu?
İnsanlar türkülerini özgürce söyleyebiliyor mu?
Düşüncelere artık kilit vurulmuyor mu anneanne?
Hala iki üç çapulcunun türküler söylemesi, bir avuç azınlığın yazılar yazması, bir grup insanın itaat etmemesi büyük korkular yaratıyor anneanne.
Hala çok konuşanlar hesaba çekiliyor.
Başka düşünenler öteki oluyor.
Biz oluyor, siz oluyor.
Bazı kitaplar hala yasak.
Bazı sözler hala tutsak.
Bazı türküler, halaylar hala bedel ödüyor.
Hala birileri direnmeye devam ediyor.
Yürekli anaların yetiştirdiği kadınların direnişi hala sürüyor anneanne.
‘’Ölüm toplasa da çiçekleri çiçekte tohum bitmiyor anneanne...’
Ekranlardan nefesimizi tutarak ölü sayılarını takip ettiğimiz şu günlerde senin ölümün nefessiz bıraktı beni, boğazıma düğümlenen hıçkırık müziğe karıştı...
‘Ölüm toplasa da çiçekleri çiçekte tohum biter mi?...’