Her bir metrekaresi değerli, toprağın önemini yaşadığımız felaketler üzerinden test etmiş ve ağır bedeller ödemiş toplumlarımız.

               Yeryüzünün herhangi bir köşesinde bir felaket duysak içimiz sızlar.

               İnsanlık tarih boyu ağır sınavlar vermiş, maalesef bedelleri hep ağır ödenmiştir. Dersler alınamamış, rant aklı hep galip gelmiş.

               Benzeri bir kaygı yaşanmakta, Karasu ilçemiz İhsaniye-Denizköy arasındaki bölgenin yapılaşmaya açılması türünden çalışmalar yürütülmekte.

               2012 yılında TMMOB (Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği) tarafından, Karasu kıyı kesimindeki kıyı daralması/aşınması konusu incelenmiş;

               İkinci Dünya Savaşından kalan Korugan’lardan birisinin 95 m olan uzaklığının 10 m ye inmesi giderek deniz içinde kalmasıdır.

               Yaşanan bir diğer olumsuz belirtide İhsaniye Köyünün Kum Mahallesinin, dalgalardan etkilenmesi ve sular altında kalmasıdır.

               Yapılan incelemelerde kıyı çizgisi 1987-2010 yılları arasında toplam 335 m geriye gitmiştir. Bu değer önemli miktarda kıyı erozyonu olduğunu göstermekte.

               Sakarya Nehri üzerinde yapılan barajlar, kontrolsüz kum alımı ile mühendislik kurallarına uygun projelendirilmeyen liman, dalga kıran gibi yapılar ve doğal hali ile bırakılması gereken kumul alanlarının yapılaşmaya açılması kıyı erozyonunun beklenen sonuçlarıdır.

               Karasu kıyı şeridinde halen devam eden kıyı erozyonu, burada yapılacak olan yapılar için ciddi bir tehlikedir.

               Kıyı erozyonunu önleyecek önlemler alınmadan bölgenin yapılaşmaya açılması durumunda;

               İhsaniye Köyünün, Kum mahallesi gibi kıyıya yakın, kumullar üzerinden yapılan ve yapılacak yerleşim birimleri, bugün olduğu gibi dalgalardan etkilenerek yok olacaktır.

               İkinci aşamada Camitepe, Denizköy, Kuyumculu ve Manavpınar bu erozyondan etkilenecek bölgelerdir.

               Karasu, zengin ekosistem çeşitliliği ile sadece ülkemizde değil dünyada ender kıyı alanlarından biridir. Bu bölgeden denize dökülen Sakarya Nehri ve Melen Çayı gibi akarsulardan gelen kum malzeme, kıyının en önemli beslenme malzemesidir. Bu değerli malzemenin dalga ve akıntılar yardımıyla kıyıya taşınmasıyla doğal plaj alanları oluşur. Gerisinde ise binlerce yılda oluşan fosilleşmiş kumullar bulunur. Bu kumul kuşağı Türkiye’de kesintisiz uzanan en uzun kumul sistemidir. Özgün ve doğal olması nedeniyle aynı zamanda önemli bitki alanı (ÖBA) olarak adlandırılır. Kum Zambağı bu bitki türlerinden sadece biridir.

               Burada yapılacak olan konut, sanayi, karayolu gibi yapılaşma mevcut bitki örtüsünün tahrip olmasına neden olacağı barizdir. Bitki topluluklarının tahrip olması ile rüzgar kumul hareketinin artmasına ve kıyı erozyonuna neden olacaktır.

               Bu nedenle; değerli maden olan kumun oluşturduğu yaklaşık 25 km’lik dünyanın nadir plajlarından biri ortadan kalkma tehlikesi altındadır.

               Acarlar Longozu; Türkiye’nin tek parça halindeki en büyük su basar ormanıdır. 1’nci derece doğal sit alanı ve yaban hayatı geliştirme sahası olarak uluslararası sözleşmelerle koruma altına alınmıştır.

               Nadir bir ekosistem olan Longoz kıyıdan kumullar ile ayrılmaktadır. Kıyı dengesinin bozulması ile başlayacak süreçte kıyı erozyonu ve insan etkisi (özellikle yapılaşma ve karayolu) ile onu koruyan kumulların ortadan kalkması durumunda Longoz çok kısa sürede yok olacaktır. Denizden sadece kumullarla ayrılan bu göl tuzlanacaktır. Bu durumda orman kuruyacak ve burada yaşayan canlı hayat ortadan kalkacaktır.

               Karasu kıyı kesiminin sol sahil bölümü “konut ağırlıklı gelişme alanı” olarak planlanmış,

-Kıyı erozyonu önleyecek bilimsel önlemler almadan,

-Ekolojik temelli analizlere dayalı planlama yapılmadan,

-Hazırlanan 1/5000 mevzii imar planının uygulanması halinde;

               Kıyı dengesinin değişmesi,

               Binlerce yılda oluşmuş kumulların yok olması,

               Longoz ormanının kaybedilmesi,

               Tarım Ovasının kaybedilmesi,

               Yerleşim alanlarının yok olması,

               Doğal yaşamın yok olması, kaçınılmaz olacaktır.

TMMOB’nin hazırladığı rapor Karasu ve bölgeyi bekleyen tehlikeyi tarif etmekte, yapılaşmaya ilişkin düzenleme telafisi mümkün olmayacak sonuçlar doğuracağı açıktır.

Yürürlükteki 1/10000 ölçekli Çevre Düzeni Planı ve Karasu Nazım İmar Planı başta olmak üzere havza içinde hala yürürlükte olan nazım ve imar planlarının tamamı revize edilmelidir.

Ekolojik temelli analizlere dayalı planlama yapılmalıdır.

(Bu yazı Yeni Sakarya Gezetesi'nde yayımlanmıştır)