Geçtiğimiz gün (19.10.2017) için Sakarya’nın Kaynarca ve Adapazarı ilçeleri ile Kocaeli’nin Kandıra ilçesini ilgilendiren Yırtmaçdere Barajı İçme-Kullanma Suyu Temini ve Malzeme Ocakları (Kırma-Yıkama-Eleme ve Hazır Beton Üretim Tesisleri Dahil) Projesi için ÇED toplantıları planlanmıştı. Projenin amacı bizim şehrimizin de değil, İstanbul’un su ihtiyacını karşılamak için yapılması. ÇED (Çevre Etki Değerlendirmesi) toplantıları için aynı gün 10.00’da Kandıra’nın Kaymaz Köyü’nün Araman İlkokulu’nda ve 13.00’de Kaynarca Belediyesi’nde köylülere toplantı için gün verildi.
Hafta başında köy ziyaretleri gerçekleştirmiş, köylülerin taleplerini dinlemiş ve olası çözüm önerilerini sunmuştuk. Kaymaz Köyü’ndeki ilk toplantıda kendisinin emlakçı olduğunu öğrendiğimiz biri ve barajcı birkaç muhtar bizleri görür görmez “provokatör” ilan ederek daha ilk dakikalarda ortamı gerdi. Baktılar ki köylülerden de bizlere destek var Jandarma ve Çevik Kuvvet ekiplerini çağırarak korku ortamı yarattılar. Jandarma Komutanı’nın köylüler dışındakileri salon dışına çıkarma gayreti bu projenin Adapazarı’nı da ilgilendirdiğinin sunum başlığında yazdığı, haricinde ilgili projeye karşı doğamıza sahip çıkmak için Siirt, Artvin, Samsun, Edirne veya Antalyalı olmanın bir anlamı olmadığının belirtilmesi üzerine boşa düşürüldü. Ancak bu “bilgilendirmenin” sadece yapılıyor olmasının bile köylülerin topraklarından olacağı bilgisini aktarmamıza rağmen ÇED toplantısı başlatıldı.
Söz ola ki dünyaca ünlü Acarlar Longozu koruma alanıymış. Koruma alanıymış da etkilenecek miymiş, cevap yok. Toplantı sonrası eğer projeyi beğenmezsek “istemiyoruz” deme hakkımız var mıymış, cevap yok. Kaç köy sular altında kalacak, cevap yok. Toprağı alınan köylü nasıl geçinecek, cevap yok. Sorulan kısa, net ve haklı sorulara hiçbir cevap verilememesi ardından toplantının iptal edilmesi gerektiğini belirttik. Yiğit bir muhtarın sunum sonrası kürsüye çıkıp bölgedeki birçok muhtarın altına imza attığı “Baraj İstemiyoruz” bildirisini okuması toplantı ortasında civardan toplatılıp yanlarımıza konuşlandırılan kişilerin kışkırtmaları sayesinde çevik kuvvet kalkanları ve jandarmalarla salondan çıkarılmamıza engel olamadı. Hemen ardından okula giriş-çıkış hukuksuzca kapatıldı. Okul dışında, öncesinde tepki veren birçok köylü tavır ve davranışlarımızdan olsa gerek salondan çıktığımızda ziyadesiyle bizleri dinledi. O sırada çoğu hak verdi, kimi güçlerinin farkında olmadan umutsuzluk aşıladı ama haklılığımızı teslim ettiler. Kaymaz Köyü için barajcılar önemli bir adım atmış olmuşlardı o sıralarda ama olsun…
İçeride olan 3-4 muhtarın ne gerekçeyle bu denli saldırgan bir tutum sergiledikleri aslında çoğumuzun malumu. Muhtar olmuş ama 13 köyün sular altında kalacak olması, sonucunda birinci sınıf tarım arazilerinin ve köylünün geçim kaynağı toprağın yok olacağı, hatta kendilerinin yapacakları bir muhtarlığın da kalmayacağı baraj projesini neden isterler… Anlıyoruz değil mi…
Kandıra böyle geçti. Ardından aynı proje toplantılarının Kaynarca etabına geçtik. Orada da aynı yetkili kişiler sunum yapmaya hazırlanıyorlardı ki bir arkadaşımızın “bu köylere n’olacak, onu anlatın” çıkışı sonrası birden bire arka sıralardan köylüler “salonu terketme” çağrısı yaptı. Salonun yarısı boşalmıştı ki, geri kalanlara ya da ikilemde kalanlara “oturun” manasında göz-kaş işaretleri yapılıyordu. İtiş-kakış, bağırış-çağırış derken bu sefer anlatabildik derdimizi. “Bakın” denildi, “bakın bu bir değerlendirme, sizlerin fikirlerine göre hareket etme toplantısı değil, sizin topraklarınızı alacağız, direnirseniz el koyacağız onun bilgisini veriyoruz toplantısıdır” denildi. Polis ve zabıtalar yine geldi. Çekiştirmeler, ittirmeler, salondan çıkmamız için zor kullanmalar falan, insanlar her şeyi gördü. Gördüler ve o sırada orada kalanlar da salonu terk edince toplantı iptal oldu. ÇED toplantısı yaptırılmadı.
ÇED toplantısı nedir, süreç nasıl işler gibi sorular teknik konular ve bir başka yazının dahası bir dosyanın konusu olsun. Bu konuyu da MedyaYazar.com sayfalarına koyalım hatta. Köylülerin çoğu iyi niyetle toplantıyı dinlemek istiyorlar. Doğal olarak düşünülüyor ki sorular sorulacak, bunlara cevap verilecek, sonra tercih yapacaklar. Toprakları kaybetmenin bu kadar kolay olamayacağını düşünüyorlar haliyle. En çok da “hele bi dinleyek ya” deniliyor bizlere karşın. O gerginlik anında kitle psikolojisi çok önemli. Pek tabii öfke kontrolü de…
Ancak bir şey gösterildi bugün Sakarya’da, Kaynarca’da: köylülere doğru dille ve donanımlı şekilde gittiğinizde sizi dinliyorlar, haklı olduklarını anladıklarında ve kendileri dışında bir dayanışma gücü gördüklerinde önlerinde kimse duramıyor. Salonu terk ettikten sonra 1-1,5 saate yakın dışarda sohbet ettik, yeni kişilerle tanışıp, ilişkiler geliştirdik. Hemen hemen hepsi aynı şeyi söyledi: “Biz sizi tanımıyoruz ki, daha sık gelin”
Kazanım. Evet küçük bir kazanım. Ama barajcılar tekrar deneyecekler, yıldırmaya çalışacaklar, yüksek ihtimal parayla kandırmaya çalışacaklar, olmadı korkutacaklar, tehdit edecekler. Eğer biz köylülerimizi yalnız bırakmazsak haklılıklarının vermiş olduğu motivasyon diri kalacak. Kazananların veya bir başka deyişle kaybetmeyenlerin cüreti artacak. Daha fazla kişiyle, daha daha olmalıyız. Çünkü en azından hafızamız yerinde. Aklımızın bir köşesine kurşun kalemle yazdığımız, silmeyi umduğumuz şeyler de var. Dayanışma kazandırır demiştik, karşılığını kısmen aldık. O köylüler de önümüzdeki günlerde tekrar gittiğimizde bize lahana ziyafeti sunacaklar.
Sloganla bitirmeyi pek tercih etmesek de barajcıların yırttıkları bir dövizde yazan sözle bitirelim yazımızı;
LAHANA BİZİM İSKİ DEFOL
Hayde selamlar…