Meclis’e HDP’den İstanbul Milletvekili olarak giren ve Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, ülkede emekçiler aleyhine gelişen durumlar hakkında sesini yükseltip, saldırıya uğrayan işçi sınıfına sahip çıkıyor.
Geçmişte, birlikte siyaset yaptığım bu ekibin adımlarını yakından takip ediyorum. Bu yüzden, sevgili Erkan’ın kamuoyuna yansıttığı değerlendirmeleri de önemsiyorum. Çünkü, ben de emek eksenli politikaların savunucusu ve yandaşıyım.
Gelelim asıl konumuza…
Erkan Baş, İzmir’in Aliağa ilçesinde haksız yere işten atılan ve günlerdir direnişte olan belediye işçilerine yönelik dayanışma ziyaretinde edindiği izlenimleri, işçilerin sesi olarak Meclis çatısı altına taşıdı.
Bravo, tebrik ediyorum.
Bu durum, ülkedeki en az 2-3 kuşak için alışılmış bir durum değil. Meclis’te, 55 yıla yakın süreden sonra işçi sınıfının sesi olabilen birkaç milletvekili var.
Ziyarette öğrendiklerini ‘’tipik bir mafya reisi gibi insanları silahla vurduran, tokat atan, döven, engelli işçileri küçük düşürmek için özel bir sarf eden bir belediye başkanı gerçeğiyle karşı karşıyayız’’ diye özetleyen Erkan Baş, bu belediye başkanının işçilere dönük her türlü saldırganlığının hesabını vermesi gerektiğine işaret ediyor.
Bu sözlerin altına imzamı atarım…
Mafya tipi belediyecilik de ne ola ki ?
Belediye işçileri hak aradıklarına silahla bile tehdit ediliyorsa, o ülkede hukuk ve kanun yok ya da varsa dikkate alınmıyor demektir. Dikkate almayanlar hakkında ise soruşturma yapılmıyorsa, hukuk, iktidar erki ile kadük ediliyor demektir.
Düşünebiliyor musunuz, 99’u kadrolu olan toplam 132 içi işten çıkartılıyor. Buna karşın hak arayışı için direnişe geçen işçilere her türlü tehdidi reva gören bir anlayış var.
Milletvekili Baş’ın da dediği üzere, engelli kadrosunda bulunan bir işçi bulunduğu görevden alınıyor ve kendisine “bundan sonra şoförlük yapacaksın” diyor. Sonra da engeli dolayısıyla şoförlük yapmakta zorlanan işçiyi işten atılıyor.
Pes doğrusu, değil mi ?
Yine benzer bir olay da, 15 yıllık büro emekçisinin başına geliyor. Temizlik işlerine yollanıp, mobbing uygulayarak işten atılan personel, işten atıldıktan sonra “annem rahatsız alacaklarımı istiyorum” deyince bizzat belediye başkanı tarafından tokatlanıyor.
Öte andan, yaşanan olayları, belediyede yaşanan ihlalleri, işten çıkarmaları sosyal medyada paylaşan bir kişi de gece yarısından sonra bacağından vuruluyor.
Bütün bunlar, tipik mafya yöntemleri…
Belli ki, Aliağa Belediye Başkanı içinde bulunduğu siyasi çevrenin on yıllardır süren mafyavari siyaset anlayışının dışına çıkamamış ve yine bilinen yolları tercih ederek işçilere gözdağı vermeye çalışmış.
Bir mafya örgütü reisi gibi davranan belediye başkanına, oradaki iktidar organları, güvenlik güçleri, yargı kurumları da destek veriyor olmalı ki, işçilerin hak arayacağı yasal bir zemin bile bulunamıyor.
O nedenle, TİP’in oradaki ve ülkenin diğer her yanında hak arayan işçilerin yanında olması, haksızlıkların üzerinin örtülmesine izin vermeyen tavrını sürdürmesi önemlidir.
İşsizliğin yüze 15’lere vardığı ülkemizde, iş sahibi olanların, işlerini olur olmaz sebeplerle yitirtilmesine sessiz kalınamaz.
Varlığını ‘işçi düşmanı’ zemininde konumlandıran iktidarın bir patron örgütü haline gelmiş olması kabul edilemez.